Çatı Davasının Fabrikasyon Gizli Tanıkları: Şapka ve Kuzgun
Genelkurmay Çatı Davasındaki İki Gizli Tanık Kim?
Mehmet Partigöç Genelkurmay Çatı Davasındaki savunmasında gizli tanıklarla ilgili olarak çok önemli bir iddiayı gündeme getiriyor.
“Zaten bu iki gizli tanık elin altındaki gizli tanıktı. Ne için? İzmir'de başlatılan soruşturmanın (Kumpas Soruşturması) gizli tanığıydı, Okan Bato'nun gizli tanığıydı. Ama baktılar ki olay değişti; biz İzmir davasını yapmaya çalışıyoruz derken yeni bir olay çıktı, 15 Temmuz. Ya dediler elimizin altında zaten gizli tanık var, bu gizli tanıkları dediler hemen bu işte kullanalım. İkisine dediler ki; hemşehrim bu iş değişti, gel hadi siz gizli tanıksınız dediler. Ellerinde iki tane gizli tanık var; Hakan Bıyık ile Halil İbrahim”
Bahsi geçen isimler, dönemin Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkan Vekili Albay Hakan Bıyık (Şapka) ve dönemin Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız (Kuzgun). Askerî Casusluk Davasının önemli garnizonu Foça’dan iki komutan. Çatı davasında haklarındaki suçlama ise “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütüne üye olma, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs”. Peki bu “darbe”yi Foça’dan nasıl destekleyebilmişler? Hakan Bıyık’ın ifadesine göre “darbe”, Ankara Çayyolu’ndaki “malum villada” planlanmış. Kendisi de İzmir’den otobüsle Ankara’ya gitmiş, villada kalmış ama darbeyi desteklememiş. Planlamayı yapanların, villada gördüğü Mehmet Partigöç, Gökhan Şahin Sönmezateş, Ömer Faruk Harmancık, Bilal Akyüz ve Barış Avıalan olduğunu iddia ediyor.
Gizli tanık ifadelerinde çelişkiler yumağı
Hakan Bıyık, Genelkurmay “çatı” davasının 22 Şubat 2018 tarihinde görülen duruşmadaki ifadesinde: “Cihan (K), 6 Temmuz 2016 akşamı (bayramın 2. günü) acilen Ankara'ya gelmemi istedi. O gece otobüse binerek Ankara'ya geldim…” ifadesinin devamında ise “Buradan 9 Temmuz'da ayrıldım.” diyor. Buna karşın Partigöç 12 Mart 2019 tarihinde görülen duruşmada, o tarihlerde nerede olduğunu ispatlayacak olan Genelkurmay ve lojman kamera kayıtlarının mahkeme heyetince neden hala talep edilmediğini soruyor. Partigöç savunmasında : “Hakan Bıyık diyor ki; ben diyor orada gördüm, oradaydı. Sonra ben burada ifademi veriyorum diyorum ki ben o tarihlerde mesaideydim. Birinci gün bayramdı, bulunduğum yerleri anlatıyorum, telefon kayıtlarımı inceleyin, Lojman giriş çıkış kameralarını alın diyorum, aldınız mı bilmiyorum.”
Partigöç, bayramın birinci günü ve sonrasına nerede olduğuyla alakalı anlattıklarından sonra Bıyık’ın ifadesini değiştirmesine dikkat çekiyor: “Ben diyorum mesaideydim. Sonra Hakan Bıyık'ın ikinci ifadesinde bu değişiyor; gelip gidiyordu diyor. Hangi saatte gelip gidiyordum, saat 11'de mi, 1'de mi, 3'te mi, 5'te mi, gece yarısı mı o yok…”.“…Ben o tarihlerde birinci gün evimdeydim diyorum, bir akrabamı ziyarete gittim diyorum, misafir geldi diyorum. İkinci günden itibaren de diyorum; mesaideydim, işte helikopter kazası oldu, şu oldu, bu oldu, Genelkurmay'ın giriş çıkış kayıtları sarihtir, oradan bakılabilir…”
Halil İbrahim Yıldız ise ifadesinde, darbe öncesi Ankara Çukurambar’da bir villada Koramiral Ömer Faruk Harmancık, Tuğamiral Sinan Sürer, Albay Hakan Bıyık ile "İhsan" kod isimli Hasan Coşkuner ve ismini bilmediğim birçok kişiyle toplantı yaptığını öne sürüyor, fakat rahatlıkla teşhis edebileceği devresi Mehmet Partigöç’ü gördüğü kişiler arasında saymıyor. Partigöç bu çelişkiye “15 Temmuz mevzu olunca da bunlar gizli tanıklığa evrilmiştir. Yoksa söylediklerinin hiçbir mesnedi yoktur. Ki; Halil İbrahim zaten beni gördüğünü falan söylemiyor. Gelmiş ama beni görmemiş, diğer jandarma olan (Hakan Bıyık) görmüş nedense?”
Yıldız, ifadesinin devamında: “…Bir liste çıkardılar bana. Listedeki isimlerle bu harekâtı yapabileceğimi söylediler. Daha sonradan yanımıza Hakan Bıyık geldi." diyor.
Toparlamak gerekirse; Yıldız, villada Bıyık’ı gördüğünü iddia ediyor. Bıyık, Partigöç’ü gördüğünü iddia ediyor. Fakat Yıldız toplantıya katılanlar arasından 5 yıl birlikte okuduğu devre arkadaşı Mehmet Partigöç’ü teşhis edemiyor. Başka bir tutarsızlık örneği.
Mahkemedeki ifadesinde Villa’da Adil Öksüz'ün de bulunduğunu kaydeden Yıldız, daha sonra Çukurambar'da başka bir evde de toplantı yaptıklarını söylüyor. Bu evde de kendisine verilen görevi yapamayacağını söylediğini öne süren Yıldız, toplantıdan sonra Ankara'dan ayrılarak İzmir'e döndüğünü ifade ediyor. Başka bir ifadesinde ise “O gece insanların üzerine bomba atıldığını görünce, 'Ben bu işte yokum.' dedim.” diyor. Hangisi doğru? Peki eğer villada vazgeçtiyse, “İhsan” adlı sivil şahıs neden 15 Temmuz günü kendisine emir versin? Yıldız ifadesinde: “ İhsan 15 Temmuz gecesi beni arayarak, ‘Birliğini dışarı çıkart, ölmeden öldür’ talimatını verdi.” diyor. Devamlı ben bu işte yokum diyen birisi neden toplantıya gider? Yokum demesine rağmen neden kendisine emir verilir?
Partigöç savunmasında “…Bu o kadar salak bir darbe ekibi ki Halil İbrahim'i oradan çağırmışlar. Halil İbrahim sen bir gel, ne yapacaksın? Halil İbrahim darbe yapacağız, sen geri git. Böyle bir şey olabilir mi?” ifadesiyle yapıldığı iddia edilen toplantıya Yıldız’ın çağrılmış olmasındaki mantıksızlığa isyan ediyor. Peki bu en üst düzeyde yapıldığı iddia edilen toplantıda Yıldız’a hangi kritik görev verilmiş? Yıldızın kendi ifadesine bakalım: “Amiraller ve İzmir Türk Telekom Müdürlüğünün nasıl kontrol altına alınacağına ilişkin bilgim yoktu. Harmancık bana, 'Türkiye'de sıkıyönetim ilan edip, sokağa çıkma yasağı uyguladıktan sonra amiralleri rahat bir şekilde gözaltına alacaksınız. İzmir Türk Telekom Müdürlüğünü ise ertesi gün saat 10:00 sıralarında elini kolunu sallaya sallaya kontrol altına alabileceksin.” Evet, belki de saraydan, meclisten, bakanlıklardan dahi daha kritik bir yerden bahsediyor, “İzmir Türk Telekom Müdürlüğü”. Amiraller ise iş bitip kontrol ele alındıktan sonra derdest edilecekmiş.
Bıyık’ı darbe toplantısına Whatsapp’tan çağırmışlar!
Cihan’ın (K), Ramazan Bayramı'nın ikinci günü olan 5 Temmuz saat 21.00-22.00 sıralarında "Acil Ankara'ya gelmen gerekiyor" şeklinde mesaj attığını dile getiren Bıyık, nedenini sorduğunda ise”ülke yönetimine el konulacak. Bununla ilgili çalışmalar yapılıyor, hemen Ankara'ya gelmen gerekiyor." cevabını almış!
O kadar “profesyonelce” hazırlanılmış bir darbe ki; “el koyacağız, gel bi görüşelim” rahatlığında mesajlar atılmış. Bıyık, kendi ifadesine göre; 6 Temmuz’da Ankara’ya gitmiş, toplantıya katılmış fakat “üst yöneticisinden habersiz” bir şekilde villadan ayrılmasına rağmen kendisine 13 Temmuz’da Whatsapp’tan darbenin tarihi bildirilmiş. “Villadan, benden sorumlu üst yöneticiden habersiz 9 Temmuz'da ayrıldıktan sonra İzmir'deki görevime 11 Temmuz'da döndüm, 13 Temmuz'da ise "Cihan"ın "WhatsApp" üzerinden attığı mesajda darbenin 15 Temmuz'da olacağını öğrendim”. Bıyık, 22 Şubat’taki ifadesinde ise “habersiz ayrıldım” sözü ile çelişiyor: "Tek başına evden ayrılamıyorduk. Eve geliş gidişi ayarlayan araçlar vardı. Biniş (Harun), benim evden çıkmamı sağladı. Daha sonra da Ankara'dan ayrıldım."
Bıyık: “…bana bir çok söz verildi, sözler tutulmadı…”
Partigöç’e göre Hakan Bıyık’ın Akıncı davasındaki ifadesi, gizli tanıklara nasıl sözler verildiğini ortaya koyuyor. Partigöç: “…Hakan Bıyık ne yaptığını daha sonra Akıncı Davasında tekrar bağlandığında alenen beyan etmiştir. Demiştir ki; bana birçok söz verildi, sözler tutulmadı, eşim işten atıldı, ben mahkûm edildim, bundan sonra konuşmuyorum. Bu bile Hakan Bıyık'ın gizli tanık müessesesini nasıl işlettiğinin ayan beyan ifadesidir”.
Çatı Davası sonuçlandı ve lehlerinde hiçbir delilin toplanmasına müsaade edilmeyen sanıklar, haksız yere müebbet hapse mahkûm edildi. “Kahraman” bir İzmir Savcısı “borsada” batınca insan içine çıkamaz oldu. Artık gizli olmayan İzmirli iki gizli tanık ise “verilen sözler” tutulmadığı için çok kırgınlar. Kirişsiz çatının altında ise sıkı pazarlıkçı iki paşa kaldı; biri bakan, diğeri başkan oldu. Her gün çatının çökmemesi için dua ediyorlar.