Akraba Bilgileriyle İnfaz: Türkiye’nin Fişleme Ayıbı

Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran en karanlık uygulamalardan biri sessiz sedasız ama son derece yıkıcı bir etkiyle sürdürüldü. Akraba fişleme sistemi, nam-ı diğer “....metre.” Bu sistem; kişilerin birinci ve ikinci derece akrabalarının yasal yollarla gerçekleştirdiği okul, banka ya da dernek üyeliklerini, kişinin kendisine suç gibi puanlayarak bir infaz mekanizması kuruyor. Hukukun zerresiyle açıklanamayacak bu sistem, tam anlamıyla bir sosyal soykırım aracı.

Bir kişi, kendi kardeşinin bir bankada hesap açmasıyla ya da çocuğunu bir okula göndermesiyle nasıl terörist ilan edilebilir? .…metre sistemi tam da bunu yapıyor. ByLock kullanan bir yakının varsa 2 puan. Cemaatle ilişkilendirilmiş bir okulda okuduysan 1 puan. Yakının KHK ile ihraç edilmişse 2,5 puan. Bu puanlar biriktiğinde ne oluyor? İşinden ihraç, ardından gözaltı, tutuklama, mahkûmiyet... Üstelik puanlama sisteminin kendisi bile “0” alma ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde tasarlanmış. Yani fişlenmemek imkânsız.
Ama işin en çarpıcı kısmı bu değil. Asıl mesele, bu kriterlerin sadece muhalif ya da arkası sağlam olmayan insanlara uygulanması. Aynı puan hatta çok daha fazlası bizzat general olan kişilerde de var. Fakat onlara hiçbir şey olmuyor. Hatta tam tersi, terfi ediyorlar.
Bakın liste kabarık:
- Orgeneral Metin Tokel’in öz amcasının, 15 Temmuz ana davası yargılamasında adı geçiyor
- Korgeneral Gültekin Yaralı’nın kardeşinin Bank Asya hesabındaki artış resmi kayıtlarda
- Tümgeneral Zeynel Abidin Erginbaş oğlunu cemaatle bağlantılı olduğu söylenen bir koleje gönderiyor
- Tümgeneral Ahmet Gülmüş’ün babasının Bank Asya’da neredeyse araba alacak kadar parası var
- Tuğgeneral Tamer İleri’nin eşi cemaatle doğrudan temas halinde
- Tuğgeneral Tarık Çetin, Tuğgeneral Nail Türe, Tümgeneral İlker Görgülü, Tuğgeneral Cavit Tütüncü, Tuğgeneral Mehmet Bahtiyar, Tuğgeneral Alpaslan Güldal, Tuğgeneral Zeynel Abidin Alptekin… Hepsi bir şekilde Gülen Cemaatiyle bağlantı kurmuş. Liste uzayıp gidiyor.
Bu kişilerdeki ilişki ağı, sıradan bir vatandaşa uygulansa anında tutuklanma sebebi sayılırken, onlara dokunulmuyor. Çünkü hukuk değil sadakat puanı esas alınıyor. Yani aynı rejim, “hain” dediğini yargılıyor ama “sadık” bulduğunu terfi ettiriyor.
Ortada bir çelişki değil, doğrudan çifte standart ve keyfiyet var. Ve bu keyfilik sadece mağdurları değil, tüm ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Bu sistemin istikametinde hukuk yok, adalet yok, insan onuru hiç yok. Geriye kalan tek şey, saraydan verilen işaretlerle yön değiştiren bir çürüme hali. Bugün "terörist" ilan edilen bir insanın tek suçu; kardeşinin bir bankada hesabı olması ya da bir okulda çalışmasıyken, aynı kriterlerle generalliğe yükselenler varsa, bu artık bir hukuk sorunu değil, rejim krizidir.
Son söz; bu ülke, akrabalık bağlarıyla insanları yaftalayan bir anlayışla yol alamaz. Çünkü böyle bir anlayış sadece hukuku değil, toplumsal vicdanı da yok eder. Zaten yol alamıyor ve toplumsal vicdan oldukça yara aldı.
Dilaver Derviş