15 Temmuz: Adaletin Karardığı Gece ve Bir Subayın Çığlığı:"Montaj mı, Gerçek mi? "

15 Temmuz: Adaletin Karardığı Gece ve Bir Subayın Çığlığı:"Montaj mı, Gerçek mi? "
19/05/2025

15 Temmuz gecesi yaşanan sözde darbe teşebbüsünün ardından açılan davalarda en fazla tartışılan konuların başında dijital deliller geliyor. Kamera görüntüleri, bilirkişi raporları ve teknik inceleme belgeleri birçok sanık için ya hüküm sebebi ya da beraat gerekçesi oldu. Ancak bu sürecin en dikkat çeken örneklerinden biri, Kurmay Binbaşı Ahmet Yıldız’ın davasında ortaya çıktı. Bu yazıda, Yıldız’ın savunmasında ayrıntılı şekilde çürüttüğü bilirkişi raporu ve kamera görüntülerinin nasıl “hukuki değer” taşımadığına dair çarpıcı bilgiler yer alıyor.

Kamera Görüntülerinin Kaderi: Kayıp, Bozulmuş, Yeniden Üretilmiş

Ahmet Yıldız’a yöneltilen suçlamaların temel dayanağı, sözde komuta katındaki hareketliliği gösteren kamera kayıtlarıydı. Ancak savunmasında ortaya koyduğu teknik detaylar, bu görüntülerin nasıl hukuka aykırı biçimde elde edildiğini ve manipüle edildiğini gözler önüne seriyor.

Yıldız’ın ifadesine göre:

- Kamera kayıtlarının bulunduğu orijinal hard disk, olaydan kısa süre sonra incelenmek üzere bir bilgisayara bağlandığında “içinde hiçbir veri bulunmadığı” tespit edildi.
- Disk, veri kurtarma işlemi için Ankara Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şubesi’ne gönderildi. Ancak burada da veriler kurtarılamadı.
- Sonrasında, olaydan yaklaşık 4 ay sonra, Genelkurmay Başkanlığı'ndan yeni bir taşınabilir hard disk talep edildi ve buradaki görüntüler bilirkişi raporuna dayanak yapıldı.

Peki bu ne anlama geliyor?

Yıldız'ın ifadesine göre: “Orijinal veri yok, imaj alınmamış. Olayın üzerinden aylar geçmiş. Bu sürede görüntülere ne oldu, kim erişti, kim düzenledi, ne ekledi, ne çıkardı belli değil.” Dahası, görüntüler olayın yaşandığı anda değil, çok sonra yeniden istenip elde edilen bir kaynaktan alınmış. Bu durum, hem delil zincirinin koptuğunu hem de usule aykırılık bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Hukuki Açıdan Delil Niteliği Taşır mı?

Türk Ceza Muhakemesi Kanunu, dijital verilerin delil olabilmesi için zincirin kırılmamış, orijinalliklerinin korunmuş, usule uygun şekilde elde edilmiş ve savunma makamına eşit şekilde sunulmuş olmasını şart koşar. Ancak Yıldız’ın sunduğu bilgiler, tüm bu şartların sistematik şekilde ihlal edildiğini gösteriyor.

Özellikle şu ayrıntı çarpıcı:

“Bilirkişi raporunun dayandığı disk, 15 Temmuz’da ele geçirilen disk değil. Aylar sonra Genelkurmay’dan istenen başka bir disk. O disk Genelkurmay’da o süre içinde kimlerin elindeydi? Ne eklendi, ne çıkarıldı? Bunlar belgelenmedi. Bu şartlarda rapor delil değildir, şüphe bile doğuramaz.”

Zaman Atlamaları, Montaj ve Çarpıtmalar

Kur.Bnb. Ahmet Yıldız yalnızca elde edilme sürecine değil, içerik bakımından da kamera görüntülerinin güvenilmez olduğunu belirtiyor. Mahkemede savunduğu maddi delillere göre:

- Görüntülerde zaman atlamaları var. Kayıt saniye saniye ilerlemiyor, bazı bölümler atlanmış.
- Görüntülerde üst üste bindirme, kesme, montajlama gibi profesyonel video manipülasyonuna dair bulgular mevcut.
- Yıldız’a ait olduğu iddia edilen görüntülerde kişinin yüzü net değil, tanınamıyor. Fakat buna rağmen “Ahmet Yıldız’dır” deniyor.

Yıldız bu durumu şöyle açıklıyor:

“Bu bir teşhis değil, zan. Zanla hüküm kurulmaz. Hukuk, maddi gerçeğe dayanır. Görüntüde kim olduğu net değilse, o görüntü suç isnadı için kullanılamaz. Hele ki benim gibi suçsuz birine karşı.”

Bilirkişilik mi, Algı Operasyonu mu?

Yıldız, raporu hazırlayan bilirkişinin ehliyetini de sorguluyor. Raporun çelişkili, özensiz ve yüzeysel hazırlandığını vurguluyor. Hatta ifadesinde, bu bilirkişinin yetkin bir uzman olmadığını, taraflı davrandığını ve yalnızca iddia makamının görüşüne göre belge ürettiğini ifade ediyor. Savunmasında dikkat çeken bir ifade yer alıyor:

“Bu rapor bir bilirkişi görüşü değil, iddianamenin görsel eki gibi hazırlanmış. Delil değil, algı belgesi.”

Adli Tıp Kurumu Bile Yetersiz Görüyor

Yıldız, savunmasında başka bir önemli detaya daha yer veriyor: Kamera görüntülerinde kendisine ait olduğu iddia edilen şahısla ilgili net bir teşhis yapılması için Adli Tıp Kurumu'na başvuru yapılmadı. Yani görüntüler bağımsız bir kurum tarafından bilimsel incelemeye tabi tutulmadı. Bu da savunmanın en güçlü dayanaklarından biri olarak öne çıkıyor: “Bağımsız bir analiz yapılmadıysa, bu görüntüler nasıl tek başına delil olabilir?”

Sonuç: Rapor Değil, Gösteri

Ahmet Yıldız’ın savunması, kamera görüntüleri ve bilirkişi raporunun delil olmaktan çok, bir siyasi gösterinin parçası olarak kullanıldığını iddia ediyor. Savunmasında “hukukla değil algıyla” yargılandığını söylüyor. Kullandığı şu metafor ise adeta davanın özeti:

“Bir filin hortumunu tutan ‘bu bir yılandır’, kulağını tutan ‘kuştur’, gövdesini tutan ‘taştır’ diyorsa ve kimse bütününü görmüyorsa, o filin ne olduğunu asla anlayamazsınız. Bu davalarda yapılan da budur.”

Asım Durmaz