Tuğg. Ahmet Bican Kırker: “Sana ve senin karanlık emellerine lanet, aydınlık yarınlara selam olsun”
Hukukun üstünlüğü şöyle dursun; bitaraf olan bertaraf olur parolasıyla başlatılan faşizan uygulamalar, cadı avı pervasızlığıyla yürütülen soykırım uygulamaları, çocuklar ağaç kabuğu kemirsin cinnetiyle alkışlanan zulümler ve akıllarını alacağız hezeyanıyla kreşleri dahi hedef alan terör operasyonları ile; ne insan hakkı, ne dokunulmazlık, ne özel mülkiyet, ne can, ne de namus güvenliği bırakılmadığı ortamda, hakikati aramak yerine iddianameye uygun gerçeklik inşa etmeye çalışan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde, Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker’in savunmasının ilk cümleleri şunlar oldu: ’’Yerleşik teamül herkesin gözünün içine baka baka ihlal ediliyorsa bilirsiniz ki emir büyük yerdendir. Yürütmenin işini kolaylaştırmak görevini üstlenmiş olan yargıdan adalet beklemek hayal sınırlarını da zorlamaktır.’’
Tuğgeneral Kırker, hakkında yapılan suçlamalara karşılık yaptığı savunmasında, her ne kadar yetkili merciilerde karşılık bulmasa da o gece yaşananların gerçek yüzünü uzunca detaylarıyla anlatmıştır. 15 Temmuz akşamı 21:30 sularında Kara Kuvvetleri Harekat Merkezi’nden askeri hat telefonu ile aranarak olağanüstü bir terör tehdidi nedeniyle derhal Etimesgut Zırhlı Birlik Okuluna gitmesi gerektiğinin bildirildiğini söyleyen Tuğgeneral Kırker, o gün olanları şu şekilde dile getirmiştir;
“Giderken Tümgeneral Erdoğan Akyol'un emrine gireceğimi yada kontrol görevi olduğunu düşündüm. 22:00 - 22:30 sularında katılışıma müteakip Kurmay Başkanı Kurmay Albay Sıddık Çoban tarafından sıkıyönetim direktifi ve Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanı olarak görevlendirildiğim emir tebliğ edildi. Hiç kimseye sıkı yönetim uygulamasına yönelik bir emir vermedim, hiç kimsenin de bu yönde teşebbüsü vaki olmadı. Fakat sadece aleyhimizde olan kamera kayıtları bırakılmış. Erdoğan Akyol'un bir kare görüntüsü yok. Metin Gürak’ın tek bir kare görüntüsü yok. Kamera görüntülerinin %99,9'u yok zaten yani. Bu sadece aleyhimizdekiler. Öbür kamera görüntülerini soruyorsun bunları derleyen astsubaya, diyorsun ki yahu bu niye kopuk kopuk diyorsun? Adam diyor ki vallahi bize nereleri kopyala dedilerse onları kopyaladık diyor.”
Ayrıca o gece kahraman ilan edilen fakat SADAT ile şaibeli ilişkiler içinde bulunduğu iddia edilen disiplin subayı Barış Dedebağ`ın, o gece bayan sivil memurlar dahi alarm emri kapsamında kışlaya gelmişken, bu emre uymadan kışla önünde halkı provake ettiğini, yetmezmiş gibi, sabaha karşı da basını ve polisi yanına alıp kendisinin ve diğer askerlerin halkın ve basının önünde rencide edilerek gözaltına alınmalarını sağladığını anlatan Tuğgeneral Kırker, bu akıl almaz ve izahı hiçbir gerekçeyle mümkün olamayacak durumun akabinde Barış Dedebağ'ın kendi işkençe suçunu bastırmak için İsa Sancaklı'ya, “tanklar ateş ede ede çıkacak” iftirasını o salonda işkence altında nasıl telkin ettiğini, daha sonradan iftira atanların, ”bizi de yakalayacaklar, tutuklayacaklar bize yalan söylettiler falan diyenleri” whatsapp mesajlarıyla nasıl yönlendirdiğini mahkeme salonunda tek tek kanıtlarıyla göstermiştir. Sahte kahraman Binbaşı İsmail Suvay'ın telefonunda bulunan astsubaylardan oluşan Whatsapp grubundaki mesajları mahkemeye sunmuştur. Bazı mesajlaşmalar şu şekildedir;
“Barış Dedebağ'ın son yaptığı açıklamaların artık bizleri de sıkıntıya sokacak şekle bürünmesinden dolayı bu grubu kurdum . İki gün hapse girsek biter hayatımız. Herkes şüphe ile dolaşıyor zaten. Bizi iyi kullandı adi. Safız işte kitap, bayrak, silah olunca bize söylemek istediklerini söyletti. Filmler izletip yorum yaptırdı. Şeytan diyor televizyonların birine kanallara gerçekleri anlat. Kimin umurunda herkes anladı, bir tek devlet anlamadı kimin ne yaptığını.”
Tuğgeneral Kırker, TEM'deki spor salonundaki gözaltı sürecindeki bir çok hukuksuzluğu da şu şekilde dile getirmiştir;
“Şüpheliler, günlerce kaldıkları spor salonunda yorgunluktan yüz üstü düştüğü ve uyuduğu durumlarda tekmelenerek kaldırıldı. Kan bulaşığı pis şişelerde ve sınırlı miktarda su verildi. Hiçbir yiyecek verilmedi, sadece subayları darp eden erlere yiyecek verildi. Orada bir tane polis memuru geldi, ayak ayak üstüne attı, önüne almış 25 tane genarali dedi ki, işte Kuran okusaydınız başınıza bunlar gelmezdi.”
Bahsi geçen general ve askerlerin özgeçmişlerine baktığımız zaman, bu kişilerin görev yaptığı dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıllardır olmadığı kadar güçlü olduğu bir dönemde olduğunu görmemek içten değil. Buna rağmen bu işkence ve çeşitli kanlı kumpaslarla bu güçlü dönemi baltalayan ve bu kadar nitelikli adamlara bu haksızlığı hukuksuzluğu reva gören faillere, esir kahraman Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker şu sözleriyle sesleniyor;
“Hep suret-i haktan görünsen de, kurduğun oyunun sonunda ortaya çıkan hasar ve zayiat seni ele veriyor. İnsanlığın en karanlık ve en kokuşmuş devrinde, Orta Asya'nın bağrından Ortadoğu'ya akarak, cihana medeniyet nurları yağdıran bu aziz milleti türlü düzenbazlıklarınla cehalet bataklıklarında debelenir hale getiren sensin. Halkın cehaletini gerekçe tutup asırlarca aşağılayan da sensin. Zira senin kıfayetsizliğin ve aşağılık kompleksin, anacak cühela yığınlar karşısında üstünlük sergilemeye müsait. Nerede ziyalı bir kafa gördünse iğdiş ettin. Nerede imanlı bir yürek fark ettinse iğfal ettin. Nerede erdemli bir tavır sezdinse ifsad ettin. Son çırpınışların, sağa-sola savruluşların ecelini ertelemeye yetmeyecek. Ayaktan kesildin, elinden tutacak kimse de kalmadı. Artık gözlerine uyku girmesin. Ey lanetli kabus, senin kıyametin çoktan koptu. Yer yüzünde yerin yok artık. Nedamet getirip bu necip milletten af dileme fırsatını da kaçırdın. Senin her defasında işleyen kanlı iktidar oyununa Türk askeri canı pahasına geçit vermedi. Sen yine her şey planladığın gibi olmuşçasına yoluna devam et. Memleketin ve milletin en nitelikli ve sadık evlatlarına kıyarken; aslında gelecek nesillerin tunç yürekli yiğitler olmasına yol açtın. Artık namuslu yurttaşlar, namussuzlardan daha cesur. İdeallerini ve inancını hiçbir şeye değişmeyen, satmayan satın alınamayan kitleler var. Senin yalanlarınla ve oyunlarınla baş edemedim ya, bu bana dert oldu. Ben de sana boyun eğmedim ya bu da sana dert olsun. Sana ve senin karanlık emellerine lanet, aydınlık yarınlara selam olsun...”
İbrahim YAHYAGİL
Kaynak
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı dava dosyası kapsamında 23.05.2019 tarihli Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker’ın savunması