Sıkıyönetim Atama Belgesinde Derin Şüphe – Gerçek Delil Niteliği Yok (2)
Mesajların MEDAS Bilgisayarına Nasıl Aktarıldığı Belli Değildir ve Ağ Üzerindeki İşlemlere İlişkin LOG (Kütük) Bilgileri Sunulmamıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri kullanımındaki bilgisayarlarda bilgi güvenliği anlamında bazı tedbirler alınmıştır. Bu bilgisayarlara CD veya harici bellek takılması engellenmiştir. Ancak bazı bilgisayarlar için özel izinle CD okuma işlemi etkin hale getirilebilmektedir. Mesajların çekildiği iddia edilen odada biri MEDAS, diğeri KARANET bilgisayarı olmak üzere iki bilgisayar bulunduğu anlaşılmaktadır. İddiaya göre mesaja ilişkin dijital kayıtlar KARANET bilgisayarı olarak adlandırılan bilgisayarda oluşturulmuştur. Ancak MEDAS bilgisayarına aktarım olmadan gönderme işlemi yapılamayacağı ve MEDAS bilgisayarına CD veya harici bellekte takılamayacağı açıktır. Bu şartlarda dijital belgelerin KARANET bilgisayarından MEDAS bilgisayarına e-posta olarak gönderilmesi veya ortak klasör oluşturularak taşınmasından başka seçenek yoktur. Tam bu noktada Sanık Mehmet PARTİGÖÇ bu iki bilgisayar arasındaki veri aktarımının nasıl olduğu sorusunu sormaktadır?
Sanık davanın esasına etki edecek bu ve benzeri tespitlerini “ Sayın Başkan, incelediniz Genelkurmay Karargâhını. Genelkurmay'daki bilgisayarların aslında hard diski yok. Tamamı ana server üzerindeki kendi şifreleri ile girilen onlara ait bölümde kayıtlı. Yani o bodrum kattaki insanlar kontrol ediyor hepsini. Gelse Hasan Hüseyin'in bilgisayarının kasasını sökse oradan bir şey bulamaz. Hepsi ana serverda. General amiral şubede 20 kadar bilgisayar var. Bir tanesi ana servera bağlı bir tanesi. Nedense bizim en zekilerden seçtiğimiz general amiral şube müdürlüğündeki bu cedit subaylar her ne bilgi geldiyse gitmişler oraya kaydetmişler sadece. Ya diğerleri aynı, aynı laptoplar var. Aynı bir sürü bilgisayar var, ona kaydeder. … Ama oraya kaydetmiş. Ha şunu diyeceksiniz. Mesajın çekilebilmesi için mesaj bilgisayarına bir yerden verinin aktarılması gerekiyor. Mesaj bilgisayarının CD okuma kabiliyeti yok. Veya bu bellek takma kabiliyeti yok. Bunu buradan buraya aktarmak için. Buraya yükselme. Bu da yok, aktarma da yok hâkim bey. Şimdi bunu özellikle anlatıyorum. Bu olayın en kritik noktası bu. Çocuk buradan buraya bir şey aktarmamış. Yok, öyle bir mail. Mesaj bilgisayarı Mehmet Demir adına kayıtlı. İncelemişler, bu mesaj bilgisayarına gelen bir mail yok. Peki, bu mesajı kim nereden nasıl çekti. Ha birde raporlar var. Bu çok kolay ulaşılabilecek bir veridir aslında. Neden Genelkurmay bu veriyi göndermiyor hala?”(11) şeklinde ifade etmektedir.
Bilindiği gibi 5651 sayılı Kanun ve ayrıca TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) yönetmelikleri gereğince her kurum, LOG (Kütük) kayıtlarını tutmakla ve bu kayıtları en az 2 sene saklamakla yükümlüdür. Bu kayıtlar savcılık makamınca usulüne uygun temin edilmeli ve saklanmalıdır. Ancak bilişim kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda hiçbir şekilde bu bilgilere yer verilmemiş, sanıkların talebine rağmen bu bilgiler sağlanmamıştır. Bu bilgiler olmadan sıkıyönetim mesajlarıyla ilgili her türlü şüpheden uzak bir tespit yapmak mümkün görünmemektedir.
Delillerin Elde Edilmesinde Usûlî Güvencelere Uyulmamıştır.
Delillerin güvenilmez olduğu iddiasından kaynaklanan başvurularda, dava konusu olayların değerlendirilmesi AİHM tarafından neredeyse tamamen ulusal yargıcın takdir yetkisine bırakılmıştır. Bununla birlikte ceza davalarında savcılık tarafından ortaya konulan delillerin kalitesi hususunda ciddi kuşkuların mevcut olduğu bir durumda AİHM, bu delili tekrar incelemekten ziyade böyle bir delilin elde edilmesi ve değerlendirilmesini çevreleyen usûlî güvenceleri dikkate almaktadır.(12) Buradan da anlaşılacağı üzere AİHM delilin hukuka uygun olup olmadığı konusunda bir inceleme yapmamaktadır. AİHM daha çok hukuka uygun delil altyapısını güvence altına alan bir usul hukukunun olup olmadığı, bu usul hukukuna uygun hareket edilip edilmediği hususlarını yargılamanın bütününü de dikkate alarak incelemektedir. Bu çerçevede söz konusu davada CMK m. 134 rejimi ve CMK m. 134 rejiminin öngördüğü gereklilikler uygulanmalıydı. Ancak bu usullere uygun imaj alma işlemi yapılmamış ve karara etkisi bulunan veriler şüpheli hale gelmiştir.
Bu bağlamda sanık avukatı mahkeme huzurunda ”En önemli dikkat çekeceğim husus da; müvekkilimin ısrarla kamuoyunda da oluşturulan algı ile bu dosyadaki konumunu özetleyen bu mesajların çekilme mevzusuna ilişkin olarak; mesajın hangi bilgisayardan çekildiği belli değildir. Mesajların bulunduğu bilgisayarın, usulüne uygun bir imajı alınmamış, bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Öncelikle, bu mesaj hangi bilgisayardan çekildi ise onun bir bulunması lazım. Bu çekilen mesajın o bilgisayara nasıl geldiğinin bulunması lazım. Diğer bilgisayarda bulunan word halindeki o mesaj metinlerinin müvekkilime gelen CD mi? Yoksa raporda açıkça yazdığı üzere 15 Temmuzdan sonra oluşturulan CD'den mi elde edildiği? Hiçbir kuşkuya mahal bırakmadan ortaya çıkarılması lazım. Yine o mesaj çekilen bilgisayar bilimsel bir şekilde tespit edildiğinde; ona o bilginin nereden geldiği, flash ile mi? Diskle mi? Başka bir şeyle mi? Ya da başka bir yerden bağlanmak suretiyle mi olduğunu? Bilirkişi raporu ile bilimsel olarak açıkça ortaya çıkanlması lazım. Bütün tevsi tahkikat taleplerini aynen tekrar ediyorum. Buradaki hassasiyeti de vurguluyorum.(13)” ifadelerini kullanarak hukuksuzluğa dikkat çekmiş, ancak hiçbir gerekçe gösterilmeksizin mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmamıştır.
Sanıkların Kararın Esasına Etki Edecek Talepleri Reddedilmiş ve Silahların Eşitliği İlkesi İhlal Edilmiştir.
Daha önce ifade edildiği gibi güvenlik gerekçesiyle bilgisayarlarda hard disk bulunmamaktadır. İlgili görev birimleri, ana serverdaki kendilerine ayrılan bölümde faaliyetlerini yürütmektedirler. Bu mesajların sanıklar tarafından gönderilmesi ihtimali çok zayıf olmakla birlikte, daha güçlü bir ihtimaller olan servera ulaşma yetkisi bulunan diğer personelin durumu veya -günümüzde çok kolay yapılabilen- uzak masaüstü bağlantısı gibi konular talep edilmesine rağmen mahkemece araştırılmamıştır. Bu talebin neden kabul edilmediğine dair gerekçeli kararda veya duruşmada bir gerekçe ortaya konmamıştır.
Bu noktada silahların eşitliği ilkesinin ihlali gündeme gelmekte, Türk Anayasa Mahkemesinin Balyoz davası olarak bilinen davaya ilişkin 2014 yılındaki ihlal kararındaki “Böylece başvurucuların, haklarında yöneltilen suçlamaların dayanağı olan delillere karşı kovuşturmanın genişletilmesini isteme hakları kısıtlanmış, ceza yargılamasının, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması amacına yönelik olarak “silahların eşitliği” ilkesi ihlal edilmiştir” gerekçesindeki durum ortaya çıkmıştır.
Ayrıca AİHM ilgili kararlarında ”her ne kadar silahların eşitliği şartının asgari gereklerinin ne olduğu hususunda tahdidi bir tanım mevcut değilse de davanın mahiyetine uygun ve taraflar arasındaki riske karşılık gelecek usûlî güvencelerin mevcudiyeti zorunludur. Bu güvenceler a) delil sunma, b) karşı yan deliline itiraz ve c)mesele konusu soruna dair beyanda bulunma imkânlarını ihtiva edebilir”(14) hükmü yer almıştır.
Sanık Mehmet PARTİGÖÇ’ün ” Ve o gece olay olmayan kimsenin müdahale etmediği tek yer de o ana serverın olduğu yer. Ne yapıldıysa oradan yapıldı. Veya ana servera ulaşabilen çünkü biliyorsunuz Amerikan seçimlerine bile müdahale ettiler. İşte Aleksender Dugin'in açıklamaları var, Rusya biz önceden şunu bildirdik bunu bildirdik diyor. Bu 15 Temmuz garabetinin öncesinde Rusya'nın bir şeyi var, bir şekilde bilgisi, etkisi görgüsü bir şeyleri var. Kim MEDAS bilgisayarına nüfuz etti bunun bulunması lazım. Bir sürü bilirkişi raporu var, üfürüyorlar. E bunu inceleyin. Hüseyin Ömür niye kaydetmiş o bilgileri oraya? Çünkü kaydedilen yer Hüseyin Ömür'ün bilgisayarı değil, server. Servera oradaki adamların kaydetmediğini nereden biliyoruz? Herkes girebilir servera. Yetkili bir sürü insan var Genelkurmay'da. Medas bilgisayarına kim erişti? Bu yok piyasada. Sayın Başkan, bu açığa çıkartılmadan bu dava ile bu mesajla ilgili hiç kimse bizi suçlayamaz. Hiç kimse suçlayamaz.”(15) şeklindeki ifadesi ve talepleri bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Bu uygulamalar neticesinde sanık lehine şüphelerin araştırılmaması, maddi gerçeğin ortaya çıkması için soruşturmanın genişletilmemesi gibi etkenler sıkıyönetim mesajlarının kim tarafından hazırlandığı ve gönderildiği gerçeğinin ortaya çıkmasını engellemiştir.
Sonuç ve Değerlendirme
Bu bölüme kadar anlatılan gerçekler, sıkıyönetim atama listesi EK B belgesinin kim tarafından ve ne şekilde hazırlanıp gönderildiğinin bilinmediğini ve belgenin gerçekliğine engel olacak mahiyette çok kuvvetli şüphenin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu çerçevede tutuklamaların temel dayanağı olarak gösterilen sıkıyönetim atama listesi EK B belgesinin delil olarak doğduğu şartların etkisiyle gerçeklik ve güvenilirlik ortadan kalkmaktadır. Bu belgeye ilişkin yargılamadaki her türlü şüphe, güvenilmezlik ve gerçek dışılık, tutuklamalara esas teşkil eden gerekçeyi de doğrudan etkilemekte ve bu işlemlerin haksız ve mesnetsiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Dilaver Derviş
Kaynaklar
(11) Ankara 17. ACM, 2017/109 esas, 11-12/03/2019 tarihli duruşma, sanık MEHMET PARTİGÖÇ SEGBİS çözümü, s.94-95
(12) Cornelis / Hollanda, 994/03
(13) Ankara 17. ACM, 2017/109 esas, 28/01/2019 tarihli duruşma, sanık CEMİL TURHAN SEGBİS çözümü, s.57
(14) H./Belçika, § 49-55
(15) Ankara 17. ACM, 2017/109 esas, 11-12/03/2019 tarihli duruşma, sanık MEHMET PARTİGÖÇ SEGBİS çözümü, s.94-95