Ne oldu? Ne Olabilirdi? Nasıl Olabilirdi? - 3

Ne oldu? Ne Olabilirdi? Nasıl Olabilirdi? - 3
16/02/2023

Afet sonrası bölgede Arama-Kurtarma ve Sağlık Hizmetleri dışında hayati önem taşıyan diğer bir husus ise afetzedelerin barınma ve iaşesidir. Gerek afetten kurtulan insanımızın gerekse Arama-Kurtarma ve Sağlık hizmetlerinde faaliyet yürütenlerin temel fiziki ihtiyaçlarının karşılanması ve idame ettirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ne yazık ki 6 Şubat depreminden sonra bu problemler ortaya çıkmış, yetkili kurumlar tarafından sağlanması gereken çadırlar, konteynırlar afet bölgesine zamanında ulaştırılmamış, ilk anda kurulması gereken iaşe sistemi kurulmamış ve insanımız çaresiz ve tek başına bırakılmıştır.

 

C. Barınma ve İaşe Hizmetleri

Önceki yazımızda belirtilen bölgede konuşlu askeri birliklerin imkan ve kabiliyetleri değerlendirildiğinde olması gereken ancak ortaya konamayan Barınma ve İaşe Hizmetlerini ise şu şekilde özetleyebiliriz;

TSK envanterinde tüm birlikleri arazide yatıracak kapasitede soğuk iklim çadırları bulunmaktadir. Depremin meydana geldiği andan itibaren mülki makamlar bölgede konuşlu askeri birliklerden talepte bulunması gerekirdi. Ortaya çıkan tablodan bunun yapılmadığı görülmektedir. Bu durumda ise birlik komutanlarının süratle insiyatif alıp, bu çadırları gerekirse kendi birlik arazilerine kurarak barınma soruna çözüm üretebilirlerdi.

Tecrübeli askeri personel ile diğer kurumlardan gelecek çadırların kurulması için yardım sağlanabilir, çadır kentlerin inşaasına destek verilebilirdi. 

Tabur seviyesindeki askeri birlikler, envanterinde bulunan seyyar mutfaklar ile 500 - 1000 kişiye yemek çıkarabilme kapasitesine sahiptir. Bölgede konuşlu Tugay seviyesindeki askeri birliklerin bünyelerinde ortalama 3 yada 4 tabur seviyesinde askeri birlik olduğu düşünüldüğünde, her tugay seviyesindeki askeri birlik, minimum 4000 kisiye yemek cikarabilir. Ayrica bu tugayların bünyelerinde bulunan Loj.Des.Komutanlıkları açabilecekleri Seyyar Sahra Fırınları ile 3 Vardiya halinde yaklasik 19 bin ekmek üretebilme kapasitesine sahiptir. Bu birlikleri bu imkan ve kabiliyetlerini yıkımın büyük olduğu il ve ilçe merkezlerinde ilk günden itibaren kullanabilirlerdi. Bu birlikler tarafından hazırlanacak bir kase çorba dahi bölgedeki depremzedelere ve kurtarma faaliyetlerinde çalışan personele büyük moral olacağı aşikardır. Bu faaliyetler, diğer kurum ve STK’lardan bölgeye ulaşacak yardım faaliyetlerine kadar devam edebilir yahut eş zamanlı olarak yürütülebilirdi. 

Bölgede konuşlu askeri birliklere ait bina ve tesisler ile yardım malzemesi depolama ve dağıtım faaliyetlerine destek sağlanabilirdi.

Askeri birliklerin envanterlerinde çok sayıda mevcut olan jenaratörler ile bütün faaliyetlere destek verilebilirdi. 


Ç. Emniyet ve Güvenlik Hizmetleri

Bölgede konuşlu bulunan İl Jandarma Alay Komutanlıkları ile ilçe Jandarma Komutanlıkları mevcut askeri birlik personeli ilk andan itibaren il/ilçe merkezlerinde de emniyet güçlerine destek verebilir, hırsızlık ve yağmaya karşı emniyet hizmetlerinde kullanılabilirdi. Ayrıca bölgede konuşlu diğer askeri birlik personeli de asayiş hizmetlerinde kullanılabilirdi.


Sonuç olarak;

Böylesine büyük bir deprem sonrasında TSK’dan Arama-Kurtarma, Sağlık, Barınma - İaşe ve Güvenlik hizmetlerinde faydalanılabilir, binlerce insanımızın hayata tutunması sağlanabilir, halkın ise moral ve motivasyonu daha yüksek tutulabilirdi. 


(*)TSK’nın etkin olarak kullanılamama nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Doğal Afet Planları’nda TSK’nın kullanımı konusunda eksiklik, 
  • Planları yapacak kurmay subayların ve komuta kademesinin yüzde 95’e yakınının ihraç edilmesi, 
  • Terörle mücadele, insani yardım gibi uzmanlık gerektiren alanlarda yetişmiş, tecrübeli yirmi binden fazla personelin ihraç edilmesi, 
  • Karar alma ve inisiyatif gösterme yetisinin azalması, siyasi kaygıların TSK’nın teamüllerinin önüne geçmesi, 
  • GATA ve askeri hastanelerin kapatılması nedeniyle sahra tipi hastane kapasitesinin minimize edilmesi, 
  • Astsubay ve uzmanlarımızın ağırlıkta olduğu teknik ekibin ihracı nedeniyle, mevcut imkanların %30-40’lar seviyesinde kullanılabilmesi (40 civarındaki uçak bakım ekiplerinden 5-6 tanesinin kurulabilmesi) 
  • Havadan keşif, nakliye, malzeme ve personel transferi yapan uçak ve helikopter pilotlarımızın yüzde 70’e yakınının ihraç edilmesi, 
  • Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanması sonrası Kuvvet Komutanlıkları’nın etkisizleşmesi, siyasi kararlara açık hale getirilmesi, 
  • İnsani Yardım Tugayı, Muharebe Arama Kurtarma Birlikleri, İstihkam birliklerinin sahada 36 saatlik gecikme ile görevlendirilmesi, 
  • TSK’nın sevk ve idaresinden, harekata hazır tutulmasından sorumlu mevcut komuta kademesinin liyakate dayalı değil, siyasi tercihlerle terfi ettirilen subaylardan oluşması, 
  • İskenderun Limanındaki yangının havadan söndürülmesi, hasar alan uçuş pistlerinin çevik onarım timleri tarafından derhal onarılması, sahra tipi mutfakların birinci günden hizmet vermesi, şehirleri bağlayan ana yollardaki yıkılan köprülerin istihkam birlikleri tarafından onarılması gibi en temel reaksiyonların dahi yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı gösterilmemesi

 

Devletin en başındaki Cumhurbaşkanı başta olmak üzere tüm valiler ve ilgili devlet kurumlarının yöneticileri ellerindeki insan ve malzemeyi zamanında, etkin ve koordineli bir şekilde kullanmadıkları için suç işlemişlerdir. Yapı denetimi ve diğer alınması gerekli tedbirler gibi hususlara riayet edilmemesine ilave olarak deprem sonrası kriz sürecinin yönetilemediği aşikardır.

Bilgiye dayalı öngörüden ve duyguya dayalı önseziden yoksun yöneticilerin beceriksizliği nedeniyle ve böylesine bir kriz anında bu yöneticilerin etkisizliği ve tepkisizliği yüzünden yüzbinlerce insan çaresiz kalmıştır.

Bu yöneticilerin hukuk önünde hesap vermesi ve bunun ısrarla takip edilmesi, enkaz altında kalanlara karşı bir SORUMLULUKTUR.


 

(*) Dz.Kur.Kd.Alb. Mehmet Dağcı’nın katkısıyla hazırlanmıştır.