Koronavirüs Tehdidi Altında Mahkeme Günleri – Dolaylı Cinayet Teşebbüsü !
Koronavirüs Döneminde Sanıklara Doktor ve Hemşirelere Görünme İmkânı Dahi Verilmedi
Koronavirüs nedeniyle dünyanın tüm gelişmiş ülkeleri, insan hayatının kutsallığının farkında olarak vakaları ve ölümleri azaltmak için çeşitli tedbirler alırken, Sağlık Bakanlığımızın, iç ve dış politik kaygılar nedeniyle Koronavirüs vakalarını bile halktan gizler halde olduğunu tüm ülkece müşahede ettik. Binlerce vatandaşımız bu virüsün yayılmasına karşı gerekli tedbirler alınmadığı için hayatını kaybetti. Yine binlerce vatandaşımız hapiste, haklarında verilecek nihai kararı beklerken, ölümle karşı karşıya getirildi. Çok zor şartlarda, doktorsuz ve ilaçsız olarak bu hastalıkla mücadele etti. Bunlardan en son şahit olduğumuz ve yüreğimizin yandığı vaka, Tuğgeneral Mehmet Şükrü Eken’in vefat haberi olmuştu.
5 yıldır hapiste bulunan ve etrafında bulunan herkese moral depolayan SAT Komandosu bir askerin, koğuşunda kalan onlarca kişinin Koronavirüse yakalanmasına rağmen hiçbir tıbbî destek olmaksızın hastalığa karşı mücadele ettiğini yine silah arkadaşlarımızdan öğrendik. Kapatılan GATA mezunu doktorlar da bu zulümden nasibini aldığı için, bir dönem misafir oldukları cezaevi koğuşlarında bu hastalıklara çare olmaya çalışmış ve doktorluk ünvanını kullanarak Cezaevi Revirinden yardım talep etmişlerdi. 5 yıldır bir hemşire ve doktor yüzü görmediğinden gülerek bahseden silah arkadaşlarımızın, ilk defa bu vesileyle de olsa bir doktor ve ilaç yüzü görebildiklerine sevinir hale geldiklerini dinledik, öğrendik.
Koronavirüs Tehdidi Nedeniyle Mahkeme Başkanlarına Defalarca İkazda Bulunuldu, Ancak Dinlenmedi!
Bir önceki haberimizde dile getirdiğimiz savunmasında, bu ölümcül sağlık tehdidine işaret eden Kurmay Albay Eşref Mert’in, defaten yaptığı yazılı ve sözlü taleplere rağmen, Mahkeme Başkanının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiş ve alınması gereken tedbirleri almamış olduğunu bir daha öğrendik. Kurmay Albay Eşref Mert savunmasında, “açık şekilde yaptığım, yüksek enfeksiyon riski ve hayati tehlike nedeniyle duruşmaların ertelenmesi taleplerime rağmen, duruşmaları ertelemeyip ısrarla ve bariz tehlikeyi umursamadan devam ettirdiğiniz için, maalesef kaçınılmaz sonu yaşadık. Sanıklardan içerisinde benim de bulunduğum birçok kişi bu hastalığa yakalandı.” sözlerinden, hapislerde yaşanan insanlık dışı uygulamaları bir kez daha duymanın ıstırabını yaşıyoruz.
Onca kişi hastalığa yakalanıp ciddi sıkıntılar yaşamış olmasına rağmen, tedbir olarak asıl alınması gereken, duruşmaların salgın tehlikesinin azaldığı ileri bir tarihe ertelenmesi kararı alınmadı. Onun yerine, hapiste esir tutulan silah arkadaşlarımız, cezaevlerinden SEGBİS odalarından duruşmayı izlemeye zorlandı. Ayrıca davalarda hastalığa yakalanan sanıklar olması nedeniyle, normalde yapılması zorunluluk olan, temas ihtimali bulunan diğer sanıklara Kovid-19 testi yapılması yönünde kararlar alınmadı.
Dolaylı Cinayet Teşebbüsleri !
Hastalık durumu pozitif (+) olan sanıklar cezaevlerinde SEGBİS odalarında diğerleriyle bir arada bulunmaya zorlandı. Dolayısıyla, cezaevlerinde duruşmaların izlendiği SEGBİS odaları da virüse karşı güvenli yerler değildi ve bu nedenle yüzlerce kişi hasta oldu ve hastalığı çok zor şartlarda geçirdi. İkinci defa Koronavirüse maruz kalanlar oldu. Bu insanların sağlıklarında, ne tür kalıcı hasarlara sebep olundu, bunu ancak ileride anlayabileceğiz!
Kurmay Albay Eşref Mert de mahkemede “ayrıca bugün mahkemeye getirilişim ve salonda savunma yapmam da enfeksiyon tehlikesi taşımaktadır, tekrar virüs kapma riskim bulunmaktadır” demesine rağmen, gerekli tedbirler alınmadığı için ikinci defa Koronavirüse maruz kalmış ve ölümcül riskler yaşamıştır. Bunun dolaylı bir cinayet teşebbüsü olmadığına kim itiraz edebilir?
Albay Mert, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği suç duyurusuyla, mahkemeye yaptığı bütün taleplerine ve işaret ettiği açık tehlikeye rağmen “Almanız gereken tedbiri almayarak mağduriyetime neden olduğunuz ve görevinizi kötüye kullandığınız” gerekçesiyle heyet hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257. Maddesi kapsamında suç duyurusunda bulunmuş ve şikayetçi olmuştur.
Ancak rahmetli Tuğgeneral Mehmet Şükrü Eken örneğinde de olduğu gibi, birçok vatandaşımız hapiste yakalandığı Koronavirüs sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Yaşama hakkı en temel haktır ve yaşama hakkının kutsallığı ilkesi maalesef ayaklar altında kalmıştır.
Askerler Koronavirüs Tehdidi Altında Mahkemeye Zorla Getirilirken, Sanıklara Küfür Eden Yönlendirilmiş Provokatörler Mahkemelere Katılmadı!
Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuka uygun işler yapmasına meslek hayatı boyunca azami riayet eden personeli, savunmalarını yaparken haklarında iddia edilen suçlamalarla ilgili dosyada bulunan hiçbir bilgi, belge ya da görüntüye, lehte ya da aleyhinde bulunan hiçbir delile ulaşma ve görme imkânı olmadan savunma yapmak zorunda kaldı. Bu savunmalarını yapmak için de mahkemelere zorla getirildi ya da SEGBİS Odalarında Koronavirüs teşhisi konmuş diğer sanıklarla aynı mekânda bulunmaya zorlandı.
Askerler tabiri caizse el yordamıyla savunma yapmaya çalışırken, müşteki avukatları silahların eşitliği ilkesine tamamen aykırı şekilde, sanıklarla ilgili dosya kapsamındaki bütün bilgi, belge ve delillere hâkim olacak şekilde ve sanıkları sıkıştırmak için sorular sordular. Bu eşitsizliğe ilave olarak, yine salonun arka tarafındaki seyirci bölümüne yığılmış olan yönlendirilmiş provokatörler sürekli küfür ve tahrik için yerlerini aldı.
Ancak Koronavirüs döneminde ise, askerlerin savunma süreleri kısıtlanmış da olsa, dosya kapsamını tamamen inceleyemeden hazırlanmış da olsa, yapılan savunmalar süresince ortada kimseler görünmedi. Müşteki avukatlarından bir kişi şöyle bir görünüp sonra ayrıldı. O yönlendirilmiş küfürbaz yığın ise çarpıcı gerçekleri duymasınlar diye salona bile gelmedi ya da gönderilmedi.
Ülkesine yıllarca sadakatle hizmet eden askerlerin “temel yaşama hakkı”, yönlendirilmiş küfürbazların sağlık endişeleri kadar dikkate alınmadı. Üstelik, halk tepkisi oluşmasın diye, cezaevlerinde Koronavirüs vakalarına rastlanmamıştır haberleri yapıldı.
Bugünlerde ise, yaklaşık iki yıldır açık görüşlerin engellenmesine rağmen, ziyaretlerde aileler arasında mesafeler uygulanarak zulme devam ediliyor.