Kışlanın Emniyetini Almak “Darbe Suçu” mu?
Kışlanın Emniyetini Almak “Darbe Suçu” mu?
Çalışkanlığı, dürüstlüğü ve kendisine verilen her görevi en iyi şekilde yerine getirmesi ile devre arkadaşları tarafından sevilen ve saygı duyulan, amirlerinin takdirlerini kazanmış ve astlarına örnek bir subay olan P.Kur.Bnb. Murat Ertaş 2016 yılı genel atamaları ile Genelkurmay Başkanlığında kritik bir şubeye atanmıştır. Bu göreve atanan kişilerin yetkili istihbarat birimleri tarafından hassas kaynak araştırmasının yapıldığı ve araştırmanın müspet sonuçlanması durumunda atamanın gerçekleşebileceği düşünüldüğünde, 2016 Temmuz ayı itibariyle Bnb. Ertaş’ın hiçbir grup veya örgüt ile irtibatının olmadığı Genelkurmay Başkanlığınca atanmasından henüz bir ay önce teyit edilmiş ve ataması gerçekleştirilerek onaylanmıştır.
15 Temmuz gününe gelinen süreçte ülkede ve özellikle Ankara’da hâkim olan havaya bakılacak olursa, son 4-5 ayda Ankara'da yaşanan terör saldırılarında açılan yaralar henüz kapanmamıştır. Karargâha gelen istihbarat raporlarında da her an bir saldırı olabileceği ısrarla belirtilmekte ve personel her an böyle bir saldırıya karşı teyakkuzda tutulmaktadır.
15 Temmuz günü dahil, saat 18:11’de terör saldırısı olabileceğine dair eylem ikaz mesajı birliklere yayınlanmıştır. 15 Temmuz haftası boyunca, Temmuz ayı sonunda icra edilecek Milli Güvenlik Kurulu hazırlıkları için çalışmalar yapan ve 15 Temmuz günü mesaiye kalıp çalışmalarına devam eden P.Kur.Bnb.Murat ERTAS, karargâh etrafında oluşan alışılmadık hareketliliği ve kışla içinde duyulan silah sesleri ve son zamanlarda karargaha gelen istihbarat raporlarında da ısrarla belirtilen terör saldırısı duyumlarını da dikkate alarak, Genelkurmay Karargahına bir saldırı olabileceğini düşünmüştür. Bnb. Ertaş her askerin kanunla belirtilen vazifesi olduğu üzere, mesleki bir refleksle, hiç düşünmeden TSK’nin ve ülkenin namusu olarak gördüğü Genelkurmay Karargâhının ve personelinin emniyetini sağlamak maksadıyla nizamiyeye doğru yönelmiştir. Bu esnada cep telefonu ve herhangi bir iletişim vasıtasına da sahip olmayan Bnb. Ertaş, bilgi noksanlığından dolayı yaşadığı belirsizlik neticesinde 12 dakikalık bir zaman zarfında kendisini hayal dahi edemeyeceği kaotik bir ortam içerisinde bulmuştur. Dışarıdan gelebilecek saldırı ihtimaline yönelik tedbir almaya çalışırken, içeride çatışma yaşanmasını ve içinde bulunduğu durumu savunmasında şöyle ifade ediyor:
“Bulunduğum noktadan bırakın karargâh içerisinde, kışla içerisinde yaşananları anlamayı, nizamiye bölgesinde yaşananları bile tam olarak anlamam mümkün değildi. Bu şartlar altında çatışma ortamında can derdine düşmüşken kışlanın dışında Türkiye'de neler yaşandığını idrak edebilmek olanaksızdı. Tek bir amacım vardı, oda kimsenin burnu dahi kanamadan yaşadığım sürecin sonunu görebilmekti. O gece ben, alarm verilen, saldırıya uğrayan Genelkurmay Karargahının çevre emniyetini görevim ve yetkim kapsamında takviye ettim. Kendimin, etrafımdaki askerlerin ve de yönlendirilerek ölüme gönderilen masum vatandaşların can güvenliğini sağladım.”
Mahkeme heyetinin olay günü o şartlar altında kendisinin silahlı olarak nizamiye bölgesine gitmesini anormal karşılaması ve bu hareketini darbeye teşebbüs olarak değerlendirmesi sonucunda müebbet hapse mahkûm ettiği Bnb. Ertaş savunmasında:
“Peki silahı alma durumu, bu eylem hukuki mi? diyebilirsiniz. Elbette hem hukuki hem de mantıklı ve yerinde bir eylemdir. Hatta askerî hizmete müteallik bir görevdir. Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 85'inci maddesinde, “fevkalade hallerde bütün kuvvet dahil hazır kıta halinde bulundurulur.” Yani, “kışlaya alarm verildiğinde veya gerektiğinde tüm personel kışlanın emniyetini sağlamak için görevlendirilir” hükmü bulunmaktadır. Aynı kanunun 84’üncü maddesinde “hazır kıtanın seferi, teçhizatlı ve silahlı olacağı” belirtilmiştir. Ayrıca, 89’uncu maddesinde de “askere ve askeri eşyaya karşı yapılan bir tecavüze karşı koymak zarureti olursa her asker silah kullanmaya salahiyetli ve vazifelidir”, hükmü gereği her askerin zaruret halinde 90’ıncı maddesindeki “meşru savunma kapsamında silah kullanmaya yetkili ve görevli olduğu” belirtilmiştir.
İç Hizmet Kanunu 88’inci maddesinde “silah kullanma yetkisine haiz bulunan her asker kanunun tayin etmiş olduğu müsaadeleri yerinde ve zamanında kullanmaz veya silahlarından tamamıyla istifade etmezse fiilinin mahiyetine göre cezalandırılır” hükmü bulunmaktadır. Yine aynı kanunun 87’nci maddesinde de silah kullanım tarzının nasıl olacağı belirtilmiştir. Bu maddeye göre “silah kullanmak mutlaka ateş etmek değildir. Ateş etmek son çaredir. Önce havaya ihtar atışı yapılır, sonra ayağa doğru ateş edilir, mukavemet veya taarruz tehlikeli bir tehdide varan mukavemet hali devam ederse hedef gözetmeksizin ateş edilir” hükmü bulunmaktadır. Bu kadar amir hükme rağmen askeri hizmete müteallik eylemimi darbe faaliyetiyle ilişkilendirmek anlamsızdır.”
Kışla Emniyetini Takviye Ederek “Darbeye Teşebbüs Suçu” İşlemek?
Bnb. Ertaş’ın Genelkurmay Karargâhının emniyetini takviye etmek, personelin ve kasten yönlendirilerek ölüme gönderilen masum vatandaşların can güvenliğini sağlamak maksadıyla kışla nizamiye bölgesinde bulunmasını ve burada bulunduğu süre boyunca tek bir el daha silahını ateşlememesi ve diyalog yoluyla hem personeli hem vatandaşı sağduyulu davranmaya yönlendirme çabasına rağmen, özet olarak bir asker kişinin kışlanın çevre emniyetini takviye etmesini darbeye iştirak suçu olarak nitelendirmeye çalışan mahkeme heyetine verdiği cevabı son derece mühimdir.
“Sayın Başkan, şimdi de darbe faaliyeti ne demek, benim yaptığım eylem bu darbe faaliyetiyle nasıl ilişkilendirilebilir konusunu izah etmek istiyorum. Öncelikle şunun bilinmesini isterim ki bugüne kadar gündeme gelmiş olan darbe planlarında yani ne 12 Eylül'de kullanılan Bayrak Harekât Planı’nda ne de Balyoz kumpas davalarında ne de yargılanması büyük oranda tamamlanmış olan postmodern 28 Şubat darbesinde bir asker kişinin kışlasının çevre emniyetini takviye etmesi darbe faaliyeti olarak tanımlanmamıştır. İcraya dönüşmüş olanlarında da bu türden bir eylem icra edilmemiştir. Başta Suriye ve Irak sınırı ve ötesindekiler olmak üzere tüm ülkedeki silahlı kuvvetler mensupları bir saldırı ihbarı aldığında veya kışlasına alarm verildiğinde kendi kışlalarının ve üst bölgelerinin çevre emniyetini takviye etmeye devam etmektedirler ve hiç kimse söz konusu personelin darbe yapacağı evhamına kapılmamaktadır. Profesör Doktor İzzet Özgenç “Suç Örgütleri” adlı eserinde belirttiği üzere darbe teşebbüsünün ani kararla icra olanağı bulunmadığından, hazırlık evresini de içeren bir planın gerekli olduğu ortadadır. Bir darbe planında; “askerî hazırlık, icra ve darbe sonrasını içeren 3 evreli bir plan, ne suretle, kimler tarafından hangi vazifelerin ifa edileceği, kamu kurum ve kuruluşları ile stratejik tesislerin kontrol ve yönetimi, üst düzey yöneticilerin akıbeti ve yerlerine kimlerin görevlendirileceği tek tek belirlenmiş olmalıdır” demektedir.
1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu’nun Ek-6. Maddesi son derece açık bir şekilde “birinci derece askerî yasak bölgeler içinde veya nöbet yerlerinde, karakollarda, kışlalarda, karargahlarda, askerî kurumlarda, askerlere fiilen taarruz edenler, sövenler, hakaret edenler, şiddete ve tehdide başvuranlar cezalandırılır” diyor. Bu çerçevede sivillerin karargâha girme eylemi 15 Temmuz sonrasında her ne kadar 696 sayılı KHK ile suç olmaktan çıkarılmış olsa da kanunsuz olduğu, hatta o tarih itibariyle de bir suç olduğu başta hukukçular olmak üzere hukuka saygı duyan herkesçe kabul edilmektedir.”
Bnb. Murat Ertaş mahkemeye hukuk dersi verdiği savunmasında, TSK’nin bir askeri olarak kışlanın emniyetini almış ve bunu yaparken de silahını kimseye doğrultmamış ve ateşlememiş olmasına rağmen, müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Onurlu ve mesleğine aşık subayları hapseden ülkemizdeki bu hukuk “hukukun üstünlüğüne ve haysiyetine” bir an önce kavuşmalıdır.
Asıl hesap vermesi gerekenler; bazı Komutanların otoparkta saklanmasına ve astlarına emir vermemesine rağmen, devletin bütün güvenlik birimleri emniyet tedbirlerini almak için hazır ve aktifken, askerî üslerin, hele hele Genelkurmay Karargâhı gibi ordunun en itibarı korunması gereken kışlasının içine Cumhuriyet rejimi ile sorunu olan kişilerin silahlı olarak girmesine izin verenler olmalıdır.