15 Temmuz Yargılamalarında Askerlerin Kendini Savunma Süreleri Neden Kısıtlandı?
Albay Eşref Mert: Atom Karınca – “Küçük Dev Adam”
Türk Silahlı Kuvvetleri 15 Temmuz tuzağıyla sadece kurumsal itibarını ve toplum nezdindeki güvenilirliğini değil, aynı zamanda yıllarca binbir emek ve yatırımla yetiştirdiği çok değerli, birikimli, kabiliyetli parlak subaylarını da kaybetti. Bu kişilerden biri olarak bilinen Kurmay Albay Eşref Mert’in savunmasında yer alan gerçeklerin bir kısmını bir seriyle anlatmak istiyoruz.
Albay Eşref Mert görev yaptığı bütün yerlerde, amirleri, üstleri, devreleri ve kendisini tanıyan herkes tarafından takdir edilen birisi olmuştu. Bitirdiği tüm okullarda devre birinciliğini alması sebebiyle, geleceğin Genelkurmay Başkanı olarak parmakla gösterilen subaylardan biriydi. Daha samimi bir ifadeyle, kendisini tanıyanlar Eşref Mert’i anarken onun hakkında üretilmiş “Atom Karınca”, “Çift Çekirdek”, “Hep Yek” lakaplarıyla ismini anardı. Hatta dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı (E) Org. Salih Zeki ÇOLAK da bizzat kendisine “Küçük Dev Adam” lakabını takmıştı.
Kişisel hırsları ülke/millet sevgisinden daha önemli olan kişilerin, iç ve dış politikada daha da kazanan olması için, Albay Mert gibi donanımlı, birikimli, erdemli ve parlak zekalı yüzlerce denizci, havacı, jandarma ve karacı askerlerin geleceği çalındı, aileleri tehdit edildi, küçük çocukları ayrımcılığa maruz kaldı. Bu askerler mahkemelerde kendilerini yeteri süreyle savunmaktan alıkonuldu, söz hakları kısıtlandı.
Birçok askerin mahkemelerde sesini duyurmaya çalıştığı hususları, Kurmay Albay Eşref Mert’in savunmasından alıntılarla akıl ve vicdanınızda yer bulması için aktarıyoruz.
Askerlerin Kendilerini Savunmaları Kısıtlı Zamanlarla Sınırlandırıldı.
Albay Mert’in “esasa ilişkin savunmamı yedi saatle sınırlandırmış olmanızdan dolayı, savunmamı kısaltarak vermek zorunda kaldığımı ve bu durumun savunma hakkımın açık şekilde sınırlandırılması anlamına geldiğini belirtmek istiyorum” diyerek adaleti aradığı sözleri hemen hemen bütün 15 Temmuz yargılamalarında karşımıza çıktı. Albay Mert pandemi gerekçesiyle Mart 2020 başından itibaren 5 ay boyunca cezaevindeki bilgisayarlardan istifade ettirilmedi. Bilgisayarı tekrar kullanmaya 2020 Temmuz ayında duruşmalar tekrar başladıktan sonra başlayabildi ve bu nedenle o dönemde 5 ay boyunca hem kendi dosya muhteviyatına erişimi hem de savunmasına ilavelerde bulunması mümkün olmadı. O tarihten itibaren de duruşmalarla birlikte aralarda yeterli zaman olmadan ve Kovid-19 hastalığına yakalanıp yaklaşık 1 ay boyunca yine bilgisayar kullanamadan savunmasını hazırlamaya çalıştı.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesine göre;
- Madde 6 - Adil Yargılanma Hakkı:
1. Herkes davasının makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
AİHS 6. maddesinin hiçbir cümlesi savunma süresini belirli bir zamanla sınırlandırma hükmü içermiyor. Ne bu maddenin duruşma salonuyla ilgili ifade ettiği tek kısıtlama şartı, ne de millî mevzuatın (Anayasa, TCK ya da CMK) hiçbir hükmü, savunma süresini belirli bir zamanla sınırlandırma hakkı vermiyor. Albay Mert savunmasında; “Ben ulaşabildiğim bütün mevzuatı "savunma" kelimesiyle, "sınırlandırma" kelimesiyle, "kısıtlama" kelimesiyle taradım, ilgili herhangi bir madde bulamadım” diyerek, mahkemeye bir hukuk dersi de veriyor.
AİHS İlgili Maddesi Yargılanan Kişi Lehine Yapılmış Bir Düzenlemedir.
Bunun haricinde Mahkemenin savunma süresini sınırlamaya yönelik olarak yorumladığı düşünülen, davanın makul bir zamanda tamamlanması yönündeki ifade ise, yargılanan kişi lehine yapılmış bir düzenlemedir. İfade şu şekildedir:
Madde 6 Adil yargılanma hakkı
- "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir."
Burada belirtilen "makul süre" ifadesi, "davanın belirli bir zamanda tamamlanabilmesi için kişilerin savunma süresinin kısıtlanması" ya da “kişinin savunmasını makul bir sürede yapması” olarak yorumlamak, bu maddenin anlamını çarpıtmaktır. Aynı zamanda bu maddenin ruhuna tamamen ters şekilde, yargılanan kişinin lehine olan hükmü, aleyhine çevirmektir. Bu yaklaşım hukuksuzluğa zorla bir dayanak arama gayretidir. Albay Mert savunmasında bir konuya daha dikkat çekiyor; “Şimdi şöyle bir soru akla geliyor: “Sayın heyet; Anayasa dahil millî mevzuatımızdan herhangi bir gerekçe neden ortaya koymuyorsunuz?” Bu sorunun cevabı da nettir: Çünkü Mevzuatta böyle bir düzenleme yok! Bu uygulama tamamen hukuksuzdur.”
Ergenekon-Balyoz Davalarında 26 Gün Süreyle Savunma Yapan Var!
Ergenekon-Balyoz davalarının bozulmasının ve yargılamayı yapan hâkim-savcıların şimdilerde kendilerinin yargılanmasına gerekçe gösterilen bir sürü hukuksuzluk sayılıyor. Ancak söz konusu davalarda, savunma haklarının kısıtlanmasına yönelik hiçbir iddia yok. Çünkü söz konusu davalarda 26 gün boyunca savunma yapan var!
Örneğin; Kemal Kerinçsiz 26 gün savunma yaparken, Doğu Perinçek 10 gün boyunca kendini savunabiliyor. Hurşit Tolon beş gün, Mehmet Ali Çelebi ise yaklaşık beş gün boyunca kendini savunma hakkı buluyor. Bu örnekteki 12 sanık için toplam savunma süresi neredeyse 100 gün!
Müebbet hapisle cezalandırılan askerlerin kendini savunması için verilen yedi saat gibi kısıtlı süreler hangi akla, vicdana ve adalet ölçüsüne sığıyor?
Ergenekon vb. davalarda savunma sürelerine dokunulmazken, 15 Temmuz davalarında, askerlerin, üstten gelen bir iradeyle susturulmaya, savunmalarının kısıtlı bırakılmasına gayret edilmesinin arkasında neler var?
Askerlerin savunmalarında, geçmiş görev yerlerinde şahit oldukları ve işlem yaptıkları hukuksuzlukları dile getirmesinden mi korkuldu? Geçmişte millî menfaatlerimize aykırı hareket etmiş profillerin, kimliklerin ve davranışlarının ifşasından mı çekinildi?
Halkımız, ülkemizin adalete susamış yurtsever insanları, mahkeme başkanlarının bu davranışının arkasında saklamaya çalıştığı gerçekleri elbet bir gün görecektir.