Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık ve İddianameyi Çökerten Savunması

Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık ve İddianameyi Çökerten Savunması
07/14/2023

15 Temmuz sonrası fiili durumu legalize etmek adına o karmaşaya uygun kahramanlık hikayeleriyle birlikte, Türkiye’nin yakın tarihi de yeniden yazıldı. “1984” romanını yaşayan Türkiye’de kurumsal hafıza silindi, “devlet refleksi” eliyle yeni düzenin makbûl vatandaşları türedi. Belki yapay zekâ yerine koç boynuzlarındaki altınlara ilgisi olsaydı, O da makbûl vatandaşlar arasında yerini alacaktı. Belki, vazife ciddiyeti yerine mavi boncuk dağıtmayı önemsemeliydi. İlkeli olmak yerine rüzgarlara göre rotasını belirleseydi, belki bugün hala özgürdü. Moskova’da, Lubyanka Karargahı’ndaki konuşmasında, saygıyla alkışlanmak yerine, FSB’nin ağına düşen askeri diplomat olsaydı belki de hain değil, en fazla “müstafi” olurdu. 

Bu yazı dizisinde O’nun savunmasına yer verilecektir. Tüm bu linç girişimlerinin arasında kalan amiralin mahkemeye değil feraset sahibi gelecek nesillere yaptığı savunmasına. Türk hukuk tarihine geçecek bir yargılamada, tarihe düştüğü notlara. Terry Nichols’den sonra dünyada en fazla müebbet hapis cezasına çarptırılan insanı. İşte Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık ve iddianameyi çökerten savunması.


Tuğamiral Harmancık ve Meşhur Villa Hikayesi

Anaolu Ajansı’nın (AA) 20.06.2019 tarihli haberinde 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Harmancık’a itham edilen suçlar arasında “darbe girişimine yönelik hazırlıklar kapsamında 6-7-8-9 Temmuz'da Ankara Konutkent'te örgütün firari imamı Adil Öksüz başkanlığında yapılan toplantıya, suç tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı olarak görev yapan Harmancak'ın da katılımının belirlendiği” bilgisi de yer aldı. Diğer suçlamalar yanında sönük kalsa da aslında bu villa ve icra edildiği iddia edilen toplantılar/hazırlıklar Harmancık’ın ifadesiyle “bu davanın bel kemiğini, omurgasını” oluşturuyor. 

Çünkü davada villa yer aldığı müddetçe, darbe hazırlığından, bir konseyin (Yurtta Sulh Konseyi) veya cuntanın varlığından, bu süreçte Adil Öksüz ve örgüt bağından bahsedilebilir. Aksi durumda ya da villaya ilişkin iddialar çöktüğü anda, konsey çöker, hazırlık çöker, örgüt bağı yok olur, sonuç olarak dava çöker ve kumpas açığa çıkar. Çatı davasında yapılan savunmalar bir yönüyle kuyuya fütursuzca atılan taşları akıllı insanların, psikolojik ve fiziksel zorluklara rağmen, çıkarma çabasıdır. Bu insanlardan biri de, villaya ilişkin iddiaların merkezindeki Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık. 

Harmancık, kendi aleyhinde tanıklık yapan iki “itirafçıdan” farklı olarak çeşitli zamanlarda verdiği ifadelerinde istikrarlı ve tutarlı olarak villada bulunmadığını ve hiçbir şekilde darbe kapsamında bir toplantıya/hazırlıklara katılmadığını belirtti . Buna karşı itirafçılar Amfibi Deniz Piyade Tugay Komutanı Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız ve Foça Jandarma Komando Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkan Vekili Albay Hakan Bıyık, kamuoyunda tanınan isimleriyle gizli tanıklar Kuzgun ve Şapka, çeşitli zamanlarda hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle çelişen, yanlış ve tutarsızlık içeren itiraflarında, villa ve Harmancık’a da yer verdi. İddia makamının bu derece güven vermeyen itirafları dosyaya koymasında yardımına bir parmak izi, bahse konu villada olay yeri inceleme ekibince elde edildiği iddia edilen Harmancık’a ait bir parmak izi, yetişti. Villa Çatı Davası için ne derece önemliyse, bu itirafçı beyanlarının ciddiye alınabilmesi adına bu parmak izi de aynı seviyede önemli. Yazı dizisinin bu bölümünde itirafçı beyanlarına geçmeden meşhur parmak izine değinilecektir.

İddia Makamının Yardımına Yetişen Parmak İzi

Tuğamiral Harmancık’ın parmak izi, kolluk kuvvetlerince ilk kez 17 Temmuz’da gözaltı sürecinde kayıt altına alındı. Bunu müteakip Harmancık’ın evinde ve iş yerinde aramalar yapıldı. Kendisi o anda sadece “şüpheli” idi. 

Aynı gün bir kişi daha gözaltında ifade verdi, henüz gizli tanık Kuzgun olmadan, Tuğamiral Halil İbrahim Yıldız polise itirafçı olmak istediğini beyan etti, darbeyle ilgili detaylı bilgiler verdi. Bu bilgiler arasında darbe topllantılarının yapıldığını iddia ettiği villa ve orada bulunduğunu, hazırlık yaptığını gördüğü bazı isimler de vardı. Polis kayıtlarına ilk kez 17 Temmuz’da girmiş olsa da ne bu adrese (Ümitköy Empati Danışmanlık Ticaret ve San. Ltd. Şti. adına kayıtlı Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi 2880 Cadde no: 3’teki 3 katlı 7+1 tarzında tripleks villa) ne de itiraflarında geçen isimlere yönelik bir işlem yapılmadı, adres hukuken teyit edilmedi, arama el koyma işlemi yapılmadı, ismi geçen kişiler Yıldız’a teşhis ettirilmedi. “Şüpheli” Harmancık’a ve diğerlerine yönelik uygulanan prosedüre karşı, “darbeci” olduğunu açıkça itiraf eden Yıldız’ın ifadelerine yönelik kayıtsızlık ise oldukça ilgi çekici.

Yıldız gizli tanık Kuzgun olarak 7-8 Ağustos tarihlerinde tekrar verdiği ifadesinde villadan yine bahsedince, polisler ilk kez duymuş telaşıyla kendisini apar topar Ankara’ya getirip yer gösterme işlemi yaptırdı. Kuzgun’un villanın dışından adresi teyit etmesini takiben içeri giren bir ekip kısa süreli bir taramadan sonra parmak izi bulup adresten ayrıldı. İddiaya göre bulunan iki tam bir yarım parmak izinden bir tanesinin Harmancık’ın sağ el yüzük parmağına, diğerinin bir sivil şahsa ait olduğu tespit edilmiş, yarım parmak izinin ise sahibinin kimliğini belirlemede yetersiz kaldığı kanaatine varılmıştı. Böylece iddia makamının suçlamalarını dayandırabileceği kanıt bulunmuş oldu.

8 Ağustos Tarihli Arama

İlk ifadesinden 21 gün sonra apar topar Ankara’ya getirilen Kuzgun, nedendir bilinmez, dışarıda yer gösterme işlemi yapıldıktan sonra villa içine alınmadı, aslında olay yeri inceleme ekibi dışında kimse içeri alınmadı, ekip içeride parmak izi tespiti yaptıktan sonra kapıyı kapatıp villadan ayrıldı. Normal şartlarda hazırlanması gereken araştırma tutanağı ve delil bulgu listesi tanzim edilmedi, aramaya dair elde yalnızca kimin hazırladığı hâlâ meçhul bir bilgi notu var. 

Olay yeri inceleme formu, olay yeri inceleme tespit tutanağı, bulgu/delil listesi formundan oluşur. Olay yerinde tespit edilen deliller tutanak ve formda yoksa, en azından tanzim edilen bilgi notunda hepsinin belirtilmesi gerekir. Her üç belge de içerikleri itibariyle yapılan olay yeri incelemesine hukuki bir anlam kazandıracak belgelerdir. Olay yeri inceleme tespit tutanağı olmadıktan incelemenin hangi makamın talimatı ile kimlerin nezaretinde, hangi şartlarda yapıldığını, delillerin kimlerin nezaretinde muhafaza altına alındığını anlamak mümkün değil. 19 Ağustos tarihinde, geç de olsa, hazırlanan olay yeri inceleme raporu bu muammayı gidermemekle birlikte başka bir usul hatasını ortaya çıkardı. 

Buna göre, inceleme sonrası villanın kimin talimatıyla kime teslim edildiğine dair herhangi bir bilgi yer almıyor. Yani görünüşe göre çok kritik bir “suç mahali”, olay yeri incelemesinin ardından kimseye teslim edilmeden terk ediliyor. Dosyanın 106'ıncı sayfasında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü tarafından olay yeri inceleme raporu “015589.1 rapor” adıyla, yukarıda belirtildiği üzere, 19 Ağustos 2016'da tanzim edilmiş görünüyor. Fakat bu raporda arama yapılan adres farklı ve adresin teslim edildiği kişi de ilgisiz birisi.

Bu aramadaki bir diğer detay ise, rekor denilebilecek bir hızda, 15:20 ile 17:45 arasında, aramanın sonlandırılması. Türk hukuk tarihine geçen bir yargılamanın en hayati olay yerlerinden birisi olan 3 katlı, 7+1 odalı bir bina, yaklaşık 240 metre karelik bir alan 145 dakikada tarandı. Ortalaması alınacak olursa bu işlemde oda başına 18, metrekare başına 1,5 dakika süre ayrıldı. Bu sürenin bir kısmında da zaten odalar, koridor ve merdivenler, lavobolar fotoğraflandı.

21 Ağustos Tarihli Arama

Delil tespiti, taşınması ve saklanması süreciyle ilgili çok bariz usul hatalarının ilerde sorun çıkarmasından endişe edilmiş olmalı ki, polis ekipleri ilerleyen günlerde ortaya çıkan diğer gizli tanık Şapka’yla, 21 Ağustos’ta, yine aynı adreste tekrar yer tespiti, arama el koyma işlemi yaptı. Bu sefer araştırma tutanağı hazırlandı, delil bulgu listesi tanzim edildi ve bunlar dosyada ilgili bölümlerde yerini aldı. Bu arama neticesinde ortaya çıkanlar ve çıkmayanlara iki paragrafta değinilecek olursa:

İkinci arama sonucu hazırlanan tutanakta bina girişini gören ve çalışır durumda olan bir güvenlik kamerasının varlığı ortaya çıktı. Harmancık ve müdafiler mahkeme boyunca defalarca bu kamera kayıtlarını isteseler de, nedendir bilinmez, bu kayıtlara ulaşılamadı. Ayrıca girişte yine bir alarm-güvenlik sistemi olduğu öğrenildi. Harmancık hapishane şartlarında kendi çabasıyla, villanın çevresini ve girişi üzerindeki yolu gören 14 güvenlik kamerasını tespit etti. Fakat ne soruşturma ne de yargılama boyunca, ne bu kamera kayıtları ne de yakın yollar üzerindeki MOBESE kayıtları dosyaya eklendi, mahkemeye getirtildi.

İkinci arama sonucu ortaya çıkmayanların başında parmak izleri geliyor. İlk aramada bulunan iki tam bir yarım parmak izine dair hiç bir bilgi, delil bulgu listesinde yer almadı. Bunun yerine başka bir olaya yerine ait parmak izi kayıtlarının Harmancık’ın klasörüne yerleştirildiği tespit edildi. Ayrıca aramada ihtiyar heyeti/komşu eksik olduğu da tespit edildi. Arama el koyma işleminde Cumhuriyet Savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için kanunen o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulması gerekiyor. KHK ile bu bir kişiye düşürüldü. Fakat tutanakta bu minvalde herhangi birinin adı geçmiyor, herhangi bir imza da yok. Bu aramayı da önceki gibi bir olay yeri inceleme ekibinin kendi inisiyatifi çerçevesinde yürütüp tamamladığı görünüyor.


Villa Daha Önce Kiralanmış ve Taşınmış 


İddia edildiği üzere 6-9 Temmuz 2016 tarihlerinde villa darbe hazırlığı maksadıyla kullanılmış olsa bile bu adreste bulunabilecek herhangi bir delil için “delil niteliğini kaybetmiştir” denilebilir. İddia edildiği üzere 9 Temmuz’da darbe hazırlığı sona erip bina boşaltıldı

ise, villayı işleten firmanın binayı temizleyip, uygun eşyaları taşıyıp tekrar kiralamaya hazır hale getirmesi gerekiyor. Bu birinci temizlik ve hazırlıkla ilgili net bir kayıt olmasa da 9 Temmuz’dan sonra binanın kiralandığı ve kullanıldığına dair kayıtlar mevcut. Devamında kiracıların ayrılmasını müteakip binada tekrar temizlik yapıldığı ve eşyaların boşaltıldığı da biliniyor. Kiracıların kaldığı sürede binanın tamamında ya da bölgesel temizlik yap(tır)mış olma ihtimali de oldukça yüksek. Sonuç olarak bir süre kiracıların yaşaması, devamında, tüm binanın tekrar boşaltılıp, kiralanmak üzere hazırlanması da hesaba katıldığında belirtilen adres, suç mahali ve delil toplanabilme niteliğini kaybetmiş durumda. Ayrıca 8 Ağustos’tan ikinci aramanın yapılacağı 21 Ağustos’a kadar binaya girilip girilmediğinin de net olarak saptanamaması, 21 Ağustos’taki aramada elde edilen bulguları daha da şüpheli kılıyor. 

Olay yeri inceleme alanında mesleki tecrübesi olan uzmanlar villada yapılan aramayla ilgili çevresel etkenlerin de dikkate alınması gerektiğinin altını çiziyor. Örneğin iddia edilen toplantı tarihlerinden ilk aramaya kadar olan 30 günlük, ikinci aramaya kadar olan 43 günlük sürede, Ankara’nın Temmuz-Ağustos ortalama sıcaklığının, delil kalitesine olan olumsuz etkisi de hesaba katılmalıdır. Evet, uygun ortam ve şartlarda parmak izleri uzun süre kalabilir, fakat mevcut olay yeri için yeterince “uygun” denilebilir mi?

Sonuç

Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık 21 Ekim 2016 tarihinde kendisine ilk kez sorulmasından itibaren verdiği tüm ifadelerde villada hiç bir zaman bulunmadığını istikrarlı olarak vurguladı. 17 Temmuz’da kolluk kuvvetlerine vermiş olduğu parmak izinin bir şekilde iddia edilen olay mahaline taşınmış olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmakla birlikte, belirtilen zamanlarda yapılan olay yeri incelemesi, delillerin toplanması, delillerin transferi, delillerin muhafaza edilmesi, dosyada ilgili bölümlere yerleştirilmesi sürecindeki hatalar, teknik ve hukuki prosedürlerdeki eksikliler sebebiyle mevcut parmak izlerinin delil statüsünde olamayacağını da bir çok defa vurguladı. Harmancık’ın parmak izine ilişkin sözlü ve yazılı olarak yaptığı itirazlar mahkemece kabul edilmedi. Harmancık, parmak izlerinin uluslararası uzman bir bilir kişi tarafından yeniden etraflıca incelenmesini, şüpheli hususların araştırılmasını, “villaya gittim” diyen gizli tanıkların belirtilen adrese götürülüp yerinde keşif yaptırılmasını, olay yeri incelemesine hariçten iştirak ettirilmiş müşahit şahıslar varsa, tanık olarak dinlenmesini talep etse de mahkeme heyetince bunlar da kabul edilmedi.

EK

Kuzgun ve Şapka, onca çabasına, gizli tanıkçılık oyunlarına rağmen ceza almaktan kurtulamadı. İleriki bölümlerde de değinileceği üzere kullanıldılar ve işleri bitince çöpe atıldılar. Harmancık ise savunmasında beraatini istemedi, af dilemedi, yalvarmadı. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik’in gözlerine bakarak “Farkında mısınız, yüzlerce masum vatan evladının vebalini taşıyorsunuz üzerinizde. Hadi bana ceza verdiniz, vereceksiniz daha darbe nedir bilemeyecek kadar genç yaşta, normal şartlarda benimle aynı odanın içine bile giremeyecek kadar genç yaşta ve rütbede sadece emre itaat eden masumlara nasıl darbeci olmaktan ceza vereceksiniz? Hem de bize işkence yaptılar Başkanım duy sesimizi diyen masumlara?” demekten, masumların hakkını sormaktan geri durmadı. 

Bu düzenin hakimi, heybetli Mahkeme Başkanı Oğuz Dik (42520), altın çağındaki hukukun parlayan yıldızı olarak Yargıtay üyeliğine terfi ettirildi. Fakat çok değil bir kaç yıl içinde başta “F… Borsası” olmak üzere, dahil olduğu onlarca suçu ortalığa saçıldığında kamuoyu onun ibretlik haline de şahit olacaktır.

...Çoğunun yüzünü unuttum büsbütün;
yalnız, çok ince, çok uzun bir burundur aklımda kalan,
halbuki kaç kere karşımda oturup dizildiler.
Bir tek kaygıları vardı, hakkımda hüküm okunurken:
heybetli olmak.
Değildiler.
İnsandan çok eşyaya benziyorlardı:
duvar saatleri gibi ahmak,
kibirli,
ve kelepçe, zincir filân gibi hazin ve rezildiler...
Nazım Hikmet (Diz Boyu Karlı Bir Gece)

 

Faruk Yılmaz