Ortaya Çıkan Yeni Bilgiler AKP’nin ”15 Temmuz ve 250 Şehit” Söylemini Yalanlıyor

Ortaya Çıkan Yeni Bilgiler AKP’nin ”15 Temmuz ve 250 Şehit” Söylemini Yalanlıyor
21/01/2022

”15 Temmuz senaryodur, komplodur” denildiğinde, rejim yandaşlarının ezberlenmiş tepkisi ”250 şehitte mi senaryo?” şeklinde oluyor. Elbette 250 ölüm senaryo değil ama doğru sorunun ”250 kişinin katilleri kim?” olması gerekiyor. Çünkü şimdi vereceğimiz bilgiler ve benzeri dosyalar bu sorunun sorulmasını lüzumlu kılıyor.

Resmi rakamlara göre, 15 Temmuz (Sözde) Darbe Girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sokağa çağırılan sivil vatandaşlardan, 251 kişi ölmüş ve 2 bin 734 kişi yaralanmıştır. Ölümlerin kim tarafından ve nasıl gerçekleştirildiğinin kanıtı olabilecek otopsi raporları ise ayrıntılı olarak hazırlanmamıştır. Üstelik 696 sayılı KHK ile 15 Temmuz’da eylemleri bulunan sivillere soruşturma yolunu kapatan ”Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın, 15 Temmuz darbe girişimi ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin hiçbir hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğunun olmayacağı” maddesi yürürlüğe konulmuştur.

Söz konusu düzenleme tartışmalara sebep olmuş ve ilgili düzenlemenin hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmadığı görüşü ortaya çıkmıştır. Hukuka aykırı olan böyle bir düzenlemenin neden yapıldığı ise soru işaretlerini beraberinde getirmektedir;

  • Söz konusu düzenleme ile çeşitli kişi veya gruplar mı korunmak istenmektedir?
  • Cezai sorumluktan muaf tutulmak istenen kişi veya gruplar hangi eylemleri gerçekleştirmiştir?
  • Bu eylemler esnasında ölen siviller olmuş mudur?
  • Ölen siviller olmuş ise kimlerdir?

 

Bugüne kadar bu sorular ile ilgili herhangi bir araştırma gereği duyulmamış, söz konusu ölümler ile ilgili olarak, savcılıklar tarafından, herhangi bir somut delil ortaya konulmamıştır. 15 Temmuzda ve sonrasında tutuklanan asker şahıslara yönelik müşterek faillik kavramı istismar edilerek, ”o gün oradaydın o yüzden fail sensin“ mantığıyla suç isnadında bulunulmuştur.

Yaptığı yalan haberler ve algı operasyonlarıyla, masum insanlara iftira atan ve itibarlarını zedeleyen hükümet yanlısı medya ve perinçek medyası tarafından söz konusu ölümler haberleştirilmiş ve herhangi bir delil olmaksızın suçlanan masum askerler toplum gözünde hedef haline getirilmiştir. Ancak söz konusu haberlerin yalan olduğu, sanıkların mahkemelerde yapmış oldukları savunmalar ile ortaya çıkmıştır.

Malum medyanın Tuğamiral Sinan Sürer hakkında “karargâha giren sivillere ateş ettiği“ yönündeki haberi de bu yalan haberlerden sadece birisidir. 

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 21 - 22 Mart 2019 tarihli duruşmalarında Tuğamiral Sinan Sürer tarafından yapılan savunmada,

  1. Olay anının görüntülerinin incelendiği Bilirkişi raporuna göre Tuğamiral Sinan Sürer’in ateş etmediği,
  2. Sanık ve tanık beyanlarında Tuğamiral Sinan Sürer’in ateş etmediğinin ifade edildiği,
  3. Balistik raporun Tuğamiral Sinan Sürer’in ifadesini doğruladığı,
  4. Tuğamiral Sinan Sürer’in ateş ettiğine dair savcılık tarafindan en küçük bir somut delilin mahkemeye sunulamadığı, 

ortaya çıkmıştır. 

Bilirkişi ve Balistik raporlarında suçsuz olduğu kanıtlanmasına ve savcılık tarafından aleyhinde en küçük bir delil ortaya konulamamasına rağmen Tuğamiral Sinan Sürer 141 kez ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmıştır.

15 Temmuz davalarında yaşanan yukarıda belirttiğimiz hukuk ihlalleri ve OHAL sürecinde çıkartılan 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname akıllara tek bir soru getirmektedir;

15 Temmuz’da sivil vatandaşlar, sözde darbe girişimine karşı faaliyet gösterdiği iddia edilen kişi veya gruplar tarafından mı öldürüldü? Bu ölümler yargı eliyle masum askerlerin üzerine iftira olarak mı atıldı?

 

Fatih Acar