Milli İstihabarat Teşkilatı’nın 15 Temmuz Hazırlığı
2010’lu yıllarda Millî İstihbarat Teşkilatının yurt içi ve dışında askeri nitelikte operasyonları sevk ve idare edecek güce kavuştuğu aşikar. 15 Temmuz günü ismi sıklıkla geçen emekli Kurmay Albay Sadık Üstün ve emekli Albay Kemal Eskintan'ın onay verdikleri kişi ve gruplardan oluşan bir özel harekât birliği/operasyon birliği kurdukları bilinmektedir. Bu yapının 15 Temmuz günü Akıncı üssü ve diğer askeri birliklerde gösterdikleri faaliyetleri ve bu kapsamda yaptıkları hazırlıkları incelenmelidir.
Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından Meclis Darbe Araştırma Komisyonuna sunulan cevabi yazıda yukarıda belirtilen hususları teyit eden bilgiler vardır.[1] Bu yazıda geçen “TSK bünyesinde istihbarat toplanamadığı” ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Çatı dava dosyasına ait delil klasörlerinde MİT'in TSK'daki personel ve generallere yönelik oluşturulan fişleme listeleri dosyalara girmiştir.[2] MİT bu gerçeği resmi yazısında neden gizleme ihtiyacı duymaktadır?
Yazıda;
"15.07.2016 tarihinde saat 14.20 sularında Teşkilat Karargâhı’na gelen ve teşkilatımızla daha önce teması bulunmaması nedeniyle gerekli güvenlik prosedüründen (kimlik teyidi, arşiv taraması vb.) geçirilmesi akabinde saat 15.30 sularında görüşülen bir şahıs tarafından; “Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarı’na saldırı yapılacağı" yönünde teyide muhtaç ham bilgiler verilmiştir." denilmektedir. Hâlbuki MİT'e gittim diyen ve ifadesi basına yansıyan ancak dosyaya celp edilmeyen Binbaşı Osman Karacan ifadesinde, sadece Kara Havacılık Okulu’nda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarı’na saldırı yapılacağı değil olayın daha büyük olduğunu hatta darbe olabileceğini söylediğini belirtmektedir. MİT bu gerçeği resmi yazısında neden gizleme ihtiyacı duymaktadır?
MİT tarafından yazılan cevabi yazıda ayrıca;
"Sn. Genelkurmay Başkanı, Kara Havacılık Okulu’ndaki kontroller sonuçlanana kadar ülke genelinde hava araçlarının uçuşunun yasaklanması için Genelkurmay Harekât Merkezi’ne emir vermiştir."
"Sn. Müsteşar tarafından, Sn. Cumhurbaşkanı’nın Koruma Müdürü aranmış ve Sn. Cumhurbaşkanı’nın müsait olmadığının öğrenilmesi üzerine, Koruma Müdürü’ne bir anormallik olup olmadığı ve muhtemel tehditlere karşı hazırlıklarının bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Koruma Müdürü’nün, herhangi bir anormallik olmadığı ve güvenlik tedbirlerinin yerinde olduğu yönündeki ifadesi üzerine Sn. Müsteşar, Genelkurmay Başkanı’nın makamında Sn. Kara Kuvvetleri Komutanından haber gelmesini beklemeye devam etmiştir. Kara Kuvvetleri Komutanı’ndan saldırı ihbarının teyidine yönelik herhangi bir haber gelmemesi üzerine Sn. Müsteşar, saat 20.30’da MİT Karargâhı’nda Suriye Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Muaz Hatip ile olan randevusu nedeniyle, saat 20.20’de Genelkurmay Karargâhı’ndan ayrılmıştır." denilmektedir. Hakan Fidan’ın bu önemli olay ve ihbar karşısında kontrollerin sonucunu yüz yüze görüşüp bilgi alması gerekirken neden Genelkurmay Karargâhından ayrılmıştır? Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından Meclis Darbe Araştırma Komisyonuna sunulan cevabi yazıda Cumhurbaşkanı koruma müdürünün, herhangi bir anormallik olmadığı ve güvenlik tedbirlerinin yerinde olduğu yönünde bir ifadesi olduğu söylenmektedir. Hâlbuki o esnada Koruma Müdürü ile beraber olan Marmaris Otel müdürü Serkan Yazıcı Meclis Darbe Araştırma Komisyonuna verdiği ifadede bu telefon görüşmesinden sonra koruma müdürünün büyük bir panikle heyecan içinde otele döndüğünü ifade etmiştir.
Aynı yazıda 15 Temmuz öncesine ilişkin MİT tarafından hem askeri hem sivil alanda yapılan ve TSK görevlerine de giren alanlarda hazırlık yapıldığına dair bilgiler de mevcuttur. Cevabi yazıda verilen bu bilgiler analiz edildiğinde;
15 Temmuz sözde darbe girişiminin, %98,5'u hala görevde olan TSK ve %99,5'u hala görevde olan Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı tarafından değil, MİT tarafından kontrollü şekilde yönlendirilen bir plan dâhilinde karşı konulduğu anlaşılmaktadır. Başrolde MİT'in olduğunu, faaliyetleri yönlendirdiğini söyleyebiliriz.
TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı krizde eli kolu bağlı gibi tepki veremez iken MİT bu kadar seri tedbiri nasıl almıştır? Bu önceden hazırlık olamadan mümkün müdür?
Yazıda geçen, kritik noktalara taşınan etkili silahlar, hava savunma unsuru içeren yeni silah kombinasyonları, sahada bulunması/görev yapabilecek miktarda personel, karadan havaya etkili hava savunma sistemleri, Ankara hava sahasının tüm uçuşlara kapatılması koordinesi, zırhlı araçlar, anti-tank silahları ve uçaksavar silahları ve hava savunma füzeleri bir istihbarat teşkilatı olan MİT'in envanterine nasıl ve zaman girmiştir. Bu hava savunma sistemleri ve ağır silahlar ülke savunması kapsamında yasalarla TSK'ya aittir. MİT neye hazırlanmıştır? Bu hazırlığı ne zaman yapmıştır?
Darbe gecesi ve takip eden süreçte, beş kritik noktada hava ve tanksavar savunması kapsamında, hava savunma füzeleri, anti-tank silahları ve uçaksavarlar ile birlikte 24 saat esasına göre tertibat alındığı ifade edilmiştir. Bu silahlar en az iki kişilik mürettebatla kullanılan silahlardır. Tüm bu tesislerin hava ve tanksavar savunması kapsamında 24 saat güvenliği en az Hava Savunma Taburu kadar bir birlik silah ve personeli gerektirmektedir. Bu ancak TSK imkânları ile sağlanabilirken MİT bu gücü nasıl elde etmiştir? Neden? Bu silahlar nereden hangi ülkeden temin edilmiştir? TSK'dan mı alınmıştır? TSK envanterinde bu yönde bir kayıt var mıdır? Türk Hava sahası kontrolü Başbakanlık yetkilendirmesi ile TSK'dadır. MİT'in cevabi yazısında geçtiği şekilde, Başbakan bu yetkiyi neden MİT'e vermiştir ve Hava sahası kontrol tedbirini TSK ile sağlamak istememiştir?
Kastamonu Ilgaz'da dönemin Başbakanına suikast tertip eden ekibin MİT olduğunu ve o araçların MİT'in araçları olduğunu söyleyebilir miyiz? Başbakana suikasta yönelik ülkede açılmış bir dava veya soruşturma dahi yoktur. Ancak dönemin Başbakanı Binali Yıldırım "bana ve konvoyuma silahlı saldırı yapıldı, öldürmek istediler" diye beyanı var. Bu durumun bir açıklaması var mı?
Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı ifadesinde sadece Sadık Üstün ve Kemal Eskintan ile görüştüğünü ifade ederken MİT müsteşarı ile yaptığı telefon görüşmelerini ifade etmemekte ve gizlemektedir. Hâlbuki MİT resmi yazısında MİT müsteşarının, sözde darbenin yaşandığı gece İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü ve Özel Kuvvetler Komutanı ile telefonla sürekli temas kurmak suretiyle, darbenin bastırılmasına yönelik faaliyetlerin koordine ettiği yazılıdır? Özel Kuvvetler Komutanı neden bunu gizlemek ihtiyacı hissetmektedir?
MİT'in, neden sadece TSK tarafından yapılabileceği Kanun ve Yönetmelikler ile düzenlenen özel operasyon birliği imkân ve kabiliyetine sahip olması istenmiştir? Bu durumda Cumhurbaşkanı'nın TSK'ya güvenmediğini söyleyebilir miyiz?
MİT’in olası darbeye karşı değil, ülkede büyük bir kaos çıkartıp 15 Temmuz sonrası planladıkları her şeyi yapmaya zemin hazırlamak üzere önceden hazırlandığını ve 15 Temmuz sonrası ülkenin içinde bulunduğu “Tek Adam Rejimi” düşünüldüğünde, emrin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verildiği çıkarımı yapılabilir mi?
Umut GÜÇLÜER
Kaynaklar
[1] Millî İstihbarat Teşkilatı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi, 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimini Tüm Yönleriyle Araştırmak Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna sunulan 22.05.2017 tarih ve 10.000.06.000.105.2/50-97549206 sayılı cevabi yazı
[2] Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi 2017/109 Esas sayılı [ Çatı ] dava dosyasında 384. Klasörde “YAŞ ÇALIŞMALARI" adlı dosya, 222. Klasörde yer alan pdf dosyasında § 209, 381. Klasörde yer alan pdf dosyası ve 322. Klasörde yer alan pdf dosyasında bu fişleme belgeleri mevcuttur.