Darbe Değil Pusu: Tuğgeneral Ünlü İşte Böyle Tuzağa Düşürüldü! - 1

Darbe Değil Pusu: Tuğgeneral Ünlü İşte Böyle Tuzağa Düşürüldü! - 1
05/04/2023

Bir subay düşünün, askerlik hayatı başarılarla dolu, general oluyor. Terörle mücadele bölgesinde, binlerce mehmetçiği komuta ediyor. 15 Temmuz gecesi bir tuzağa sürükleniyor. Konusu suç teşkil eden hiç bir emri yok, birliğinden kimse darbeye katılmıyor. Ama bir başka general onu tuzağa düşürüyor, tutuklatıyor. Sonrası iftira, işkence, itibar suikastı ve müebbet. İşte Tuğgeneral Abdülkerim Ünlü’nün hikayesi. 


Birinci Kısım

Emre İtaat

2013 yılı baharında Kurmay Albay Abdülkerim Ünlü, komutanı olduğu Maltepe Askeri Lisesi’nde bir dersliği (kısım) denetler. Yakında mezun olacak öğrencilere hitap eden okul komutanı, “emre itaat”in önemine ilişkin travmatik bir anısını da müstakbel harbiyelilerle paylaşır. Henüz genç bir subayken, terörle mücadele bölgesinde bir mehmetçik “sürünerek ilerleme emrine” uymadığı için, keskin nişancı atışıyla başından vurularak şehit olmuştu. Şehidin ardından ailesinin ne kadar üzüldüğünü, anne ve babasının feryadını anlatırken Ünlü’nün de gözleri dolmuştu. O, Maltepe’de sadece birlik komutanlığı yapmıyordu, bir bayrak yarışı motivasyonuyla geleceğin subaylarını yetiştiriyordu. Askerliği en güzel şekilde, temsil ederek öğretiyordu. Oğlu S. E. de babasının izinden gitti, ilk öğretimi bitirir bitirmez Kuleli’yi kazandı. Derslikteki hitabından üç yıl sonra, tam da oğlunun askeri liseden mezuniyet töreninde Ünlü, komutanından bir emir aldı. Kendisinden iznini yarıda kesmesi ve görevine dönmesi isteniyordu. Askerliğin gereğince “Emredersiniz komutanım!” diyerek telefonunu kapattı. 

Operasyona Çağrıldı, Tuzağa Çekildi

Maltepe Askeri Lisesi’ndeki okul komutanlığı görevinden sonra terfi eden Ünlü, tuğgeneral rütbesinde 28’inci Mekanize Piyade Tugayı’na tugay komutanı olarak atandı. Kara Kuvvetleri için hayati başka bir birliğin başına geçmişti. Afganistan’dan Kosova’ya kadar geniş bir coğrafyada Türk askeri varlığından (Barış Gücü) sorumluydu. Buradaki görevini müteakip Tunceli Hozat’taki 51'inci Motorlu Piyade Tugayı’na tugay komutanı olarak atandı. Yeni görev yeri terörle mücadele bölgesindeydi. 

Tugay, Elazığ’daki 8’inci Kolordu Komutanlığı’na bağlıydı. Kolordu komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar, bir süredir tetikteydi. “Çözüm süreci” fiyaskosunun ardından başlayan meskun mahal operasyonları şehirleri harabeye çevirmiş, yüzlerce şehit verilmişti. Hozat’taki Yenibaş Jandarma Karakolu’na giden ikmal konvoyuna da yakın zamanda bir saldırı düzenlenmişti. Tunceli Bölge Jandarma Komutanlığı bir operasyon düzenleyecek, bu kapsamda Hozat’taki tugaydan da destek alacaktı. Ünlü’nün de orada olması ve bir an evvel koordinasyonun tamamlanması gerekiyordu. Bölge Jandarma Komutanı Tümgeneral Ali Çardakçı, Uyar’dan izin alarak 14 Temmuz günü Ünlü’yü aradı ve tatilini yarıda kesip birliğine dönmesini istedi. Bölge çok hareketliydi, 15 Temmuz saat 16.00’da da Nazımiye ilçesindeki Kılköy Karakolu’na dört ton patlayıcı yüklü araçla bir saldırı olacaktı. Terörle mücadele şartlarında oldukça normal görünen bu emrin ardında Ünlü için hazırlanmış bir tuzak vardı. Tatiline devam etseydi belki de hiçbir sorun yaşamayacaktı, fakat o başına geleceklerden habersiz, operasyon için dönüş yoluna geçti.

Suçun Unsurlarının Oluşması

15 Temmuz’da Ünlü önce Elazığ’a varacak, oradan helikopter ile Hozat’a gidecekti. Ama öncesinde orduevinde biraz dinlenmek istedi, 302 numaralı odayı rezerve ettirmişti, uçakla Elazığ’a vardıktan sonra doğruca odasına gitti. 

Gecenin ilerleyen saatlerinde yayımlanan sıkıyönetim görev listesinde Ünlü’nün darbe sonrası “Elazığ sıkıyönetim komutanı” olarak atandığı yazılıydı. Ünlü’nün listeden ne zaman haberi oldu bilinmez ama Çardakçı yüksek ferasetleriyle (!) daha 21.30’da bunun ”paralel yapının bir kalkışması” olduğunu anlamış ve listede adı bulunan Ünlü’yü durdurma kararı almıştı. Ama önce “suçun unsurlarının oluşması” gerekiyordu. Yani “Sıkıyönetim komutanı”nın kendi birliğine darbe girişimi kapsamında talimatlar vermesi, devamında “Sıkıyönetim Karargahı”na gitmesi ve kontrolü ele alması gerekiyordu. Böylece Ünlü “suçüstü” derdest edilebilirdi.

Tuğgeneral Ünlü de ülke genelindeki hareketliliğin farkına vardı. Orduevindeki odasında gece boyunca saklanabilirdi, darbeye iştirak edip kendisine biçilen rolü oynayabilirdi, bunlara yeltenmedi. Ortaya çıkan bu karmaşayı çözmek için 8’inci Kolordu Karargahı’na gidebilirdi, izah etmekte zorlanacağı bir duruma düşmek istemedi. Ünlü, Hozat’taki birliğine dönmeye karar verdi. Sorumluluk sahasında emir komutayı elinde bulundurmayı, böylece muhtemel bir yanlışın önüne geçmeyi ve sabaha kadar bu belirsizliğin çözülmesi için çalışmayı seçti. 

Öncelikle birliği ile iletişime geçip fevri hareketlerden kaçınılmasını istedi. Dönüş yoluna baktı, Elazığ-Hozat arası helikopter seferleri yasaklanmıştı, kara yolunu kullanması gerekiyordu. Tugayı aradı ve kendisine eskort edecek özel kalemini orduevine çağırdı. Hiçbir şey yapmadan beklemek istemedi, Hozat ilçe tabur komutanından yerel yöneticilerle konuşularak mevcut durumun netleştirilmesini istedi. 

Çardakçı Harekete Geçti 

Ne Ünlü’de ne de tugayda beklediği hamleleri görebilen Çardakçı harekete geçmeye karar verdi. Önce Ünlü’nün özel kalem ekibindeki Koruma Astsubayı Davut Karakısa’yı aradı. Karakısa’nın, iki uzman çavuşla birlikte yolda olduğunu öğrendi. Ekip feribotla Elazığ tarafına geçmişti, birazdan orduevine varacaktı. Çardakçı, “Ok yaydan çıktı. Artık geri dönüş yok. Sonuna kadar gideceksiniz!” dedi. Karakısa, jandarma bölge komutanının bu sözlerine bir anlam veremedi, zaten Çardakçı da onda beklediği tepkiyi göremedi. ArdındanTunceli Valisi Osman Kaymak’ı aradı, Ünlü’nün Hozat’a dönememesi için Pertek-Elazığ feribot seferlerinin durdurulmasını istedi. Feribot seferleri durduruldu. Daha sonra Hozat ilçe jandarma komutanını aradı. Ona tugayda bir hareketlilik görüp görmediğini soracaktı.

Bu arada Ünlü’nün özel kalem ekibi orduevine varmış, kapıda Orduevi Müdürü Albay Selim Alkan ile karşılaşmıştı. Saatler 00.06’yı gösteriyordu. Alkan öfke doluydu, ağzından “(okunan selalar için) Susmadı bunlar da!”, “(darbeyle ilgili) Bir beceremediler şu işi!” cümleleri döküldü. Alkan da Çardakçı gibi darbe girişimini destekliyor görüntüsü veriyordu. 

 

Faruk Yılmaz