Artık Hiç Kimse “BİLMİYORDUM” Demesin!! (1)
Kum saatinin yönünün sürekli değiştiği ülkemizde, artık kumlar nereye dökülürse dökülsün kaçınılmaz sona doğru ilerleniyor. Bu sona ulaşıldığında ise herkes, rollerin aslında ne kadar da farklı oynandığını kabul etmek zorunda kalacak. Her ne kadar birçok şey için çok çok geç kalınmış olsa da, halen vakit varken herkesi haberdar etmek vicdanlı insanlar için başlıca görevlerdendir.
Öncesi ve sonrası ile 15 Temmuz süreci bir oldubittiye getirilip, oluşturulan korku iklimi ile telafisi mümkün olmayan zararlara yol açıldı. İşte bu korkunç ve acımasız ortamda yaşananlar ise büyük bir algı yönetimi ile gerçekte olduğundan çok daha farklı gösterildi. Belki (ve ne yazık ki de) bu durumu kendi toplumumuz da görmek istemedi.
Türkiye’de, - her ne kadar eski Türkiye olmasa da yine aynı Türkiye - halen fırsat ve ümit var. İşte şimdiki sisli ortamda da, toplumun şu an bildiği şekli ile 15 Temmuz hikayesinin nasıl oluşturulduğunu örnekler vererek açıklamak isterim.
15 Temmuz Kaynakçası
15 Temmuz ile ilgili toplumun bildiği şeylerin iki ana kaynağı var; Birincisi, tamamen taraflı olarak kesilmiş ve hazırlanmış ses ve görüntü kayıtları. İkincisi ise medyada yayınlanan ifadeler.
Ses ve görüntü kayıtlarının nasıl sinsice kesilip kullanıldığı, her geçen gün ulaşılan yeni kayıtlarla apaçık gün yüzüne çıkıyor. Tek taraflı olarak kullanılmış şekillerinde bile açıkça, asker ve sivil vatandaşın nasıl bir tuzak içine çekilip karşı karşıya getirildiği ayan beyan görünüyor.
Verilen ifadelere gelince işte bu konu, okuyacağınız yazı serisinin ana konusunu oluşturuyor.
“Terör” “Tatbikat” “Alarm”
15 Temmuz ile ilgili verilen ifadelere bakıldığında aynı merkezden idare edilmiş askerlere farklı farklı senaryolar çizilip, emirler verildiği görülüyor. Anlaşılan o ki, şu an özgürce dolaşan siyasi ve askerî komuta kademesi, o gün çok az sayıdaki askeri, darbe yapılacağına inandırmış. Geriye kalan yüzlerce asker ise “terör saldırısı”, “tatbikat", “alarm”, “seferberlik” vb. kanuni emirlerle kışlaların dışına çıkarılmış. Kışla dışındaki özenle seçilmiş yerlerde ise özellikle istihbarat elemanları ve parti taraftarları öncülüğünde askerlere karşı bir linç organize edilmiştir.
Öldürmektense Ölmeye Razı Olmuş!
Bu dehşetli durumun içerisinde kendisini bulan askerler ise, askerlik terbiyesi almış olmanın gereği olarak Mehmetçik’inden en üst rütbeli generaline kadar kendi vatandaşına zarar vermektense, kendisi zarar görmeyi göze almış ve kabul etmiştir. Bu uğurda cezaevi, linç ve işkenceye de maruz kalmıştır. Kelimenin tam anlamı ile “öldürmektense ölmeye razı olmuştur!”
Bugüne kadar kısıtlı kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında bile, meydana gelen can ve mal kaybında halen isimleri açıklanmayan “gizli bir el”in olduğu bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kendini ezmeyeceğinden emin olduğu için vatandaş, tankın önüne yatabilmiştir. Çünkü o gün Mehmetçik ve komutanlar, kendilerine verilen emir doğrultusunda Alarm Toplanma Bölgelerine gitmektedirler. Sonucu ne olursa olsun, “kendileri ezilmek pahasına” başkalarını ezmemişlerdir.
Halen Kimin Yaptığı Açıklanmıyor
Uzun yıllardır yurt içinde ve yurt dışında devletimizin bekası için başarılı operasyonlar yürütmesi ile övündüğümüz Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu kadrolarının ve ellerindeki bu silahlar ile sivil vatandaşa zarar vermemesinin başkaca da bir açıklaması yoktur ve olamaz. 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden, şehit olan, asker-sivil bütün vatandaşlarımızın ise hangi silahlardan çıkan hangi mühimmat ile öldürüldüğü halen saklanmakta, balistik incelemeleri ve kamera kayıtları karartılmaktadır. Bu mühimmatların bir kısmının askerî birliklerin envanterinde bile olmadığı da aşikardır. O gece uçan uçakların, helikopterlerin uçuş kayıtları ısrarla talep edilmesine rağmen verilmemiştir. TBMM’de, Genelkurmay Başkanı gibi en önemli tanıkların bile dinlenmediği bir komisyon oluşturulmuş ve bu komisyonun hazırladığı rapor bile yayınlanmamıştır.
Malumun İIanı
Yukarıda birkaç paragraf ile anlatmaya çalıştığım gerçeği ise o geceyi yaşayanların ifadelerinden öğrenmek mümkün. Fakat 15 Temmuz yargılamaları, müebbet hapis cezası ile yargılananların da ısrarla talep etmelerine rağmen, kamuoyuna açık şekilde görülmemiştir. Bu çizilen 15 Temmuz senaryosu için ifadelerin hangi şartlar altında ve nasıl bir yöntemle alındığını izah etmeye çalışacağım. Söylenen doğru sözlerin tutanaklara geçirilmediği, hayalî senaryoların ise nasıl tehdit ve zor kullanılarak imzalatıldığını görmenize çalışacağım. Yine bunu yaparken de meslektaşlarımın da yaptığı gibi askerlik töresi ve insani değerler gereği, her şeyi bire bir olduğu gibi aktaramayacağım. Çünkü bu iğrençlikleri yapanların yapmaya utanmadıklarını, bazen ben yazarken bile hicap duymaktayım.
Ana hatları ile asker şahıslara 15 Temmuz’da neler yaşatıldığını izah etmeye çalıştım. Bu kadar özet şekliyle olsun, herkesin ve her kesimin bu olayları doğru açıdan görmesi ve göstermesi gerekir. “ARTIK HİÇ KİMSE BİLMİYORDUM DEMESİN” başlığı altındaki yazı dizisinde bu anlattıklarımın doğruluğunun ve gerçekliğinin delillerini somut örnekler ile ifade edeceğim.
Kum saati işlemeye devam ediyor. Zamanın kumları dökülüyor. Rüzgar ise, ne yandan eserse essin, dalgalar mutlaka kumluğa vuruyor..
Mahir Çetin