Allah'ın Lütfu 15 Temmuzu Yargıda Önceden Bilenler Kimdi?

Allah'ın Lütfu 15 Temmuzu Yargıda Önceden Bilenler Kimdi?
10/08/2023

Birilerinin Allah’ın lütfu olarak nitelendirdiği 15 Temmuz ile ilgili birçok konu henüz aydınlatılmış durumda değil. 15 Temmuz’dan birilerinin önceden haberinin olduğu ve daha önceden fişledikleri insanları tasfiye etmek için olağanüstü bir şeylere ihtiyaçları olduğu, farklı zamanlarda farklı insanlar tarafından itiraf edildi. Daha önceden fişledikleri bu insanları hukuki yollardan sistem dışına itmeleri mümkün olmadığını gören iktidar ve işbirlikçileri tüm kurumlarda tarihin en büyük kumpaslarından biri olan 15 Temmuz’u gerçekleştirmek için hazırlıklar yaptılar.

15 Temmuz'dan Yargı Sistemi İçerisindeki Bazı Grupların da Haberi Vardı

15 Temmuz sırasında Genelkurmay Personel ve Yönetim Daire Başkanlığında Şube Müdürü olan Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan, Genelkurmay Çatı Davasında verdiği ifadede 15 Temmuz'dan yargı sistemi içerisindeki bazı grupların da haberi olduğu ve belki de içinde olduğunu gösterebilecek bizzat yaşadığı bir olayı anlatmakta. Avıalan ifadesinde, yaşadığı bir olayı şu şekilde aktarıyor:

“Şimdi de, 15 Temmuz'dan yargı sistemi içerisindeki bazı grupların da haberi olduğu ve belki de içinde olduğuna emare teşkil edebilecek bizzat yaşadığım bir olayı anlatacağım. Anlatacağım bu olay, belki de bu 15 Temmuz sürecinde mesleklerinden ihraç edilen 4500 civarı hakim ve savcıyı da ilgilendirebilir. İleride belki de bu konu ile ilgili gizli tanık falan da olurum! 

Yer, Ankara Balgat semtinde bulunan Baro sosyal tesisleri. Tarih belli ama burada sadece 15 Temmuz'dan az önce demekle yetineyim. Eskiden arkadaşım olan bir savcının düğününe davetli olarak katılmıştım. Düğüne katılanlar arasında, yargının ekabir takımından bir sürü adam vardı. Bizim eski arkadaşın nikah şahitleri bile dönemin HSYK üyeleriydi. Benim oturduğum masada da çoğu eski arkadaşlarım olan 9-10 kişi oturuyoruz. Benim hemen sağ tarafımda da, daha önceden kendisini tanımadığım ve o günlerde kritik bir kadroda görevli bir hakim bey oturuyordu. Bu zat, benim albay olduğumu öğrenince, masadaki diğerleri ile ilgilenmeyi bıraktı ve biz ikimiz neredeyse akşam boyunca baş başa sohbet ettik. O zamanlar, muhabbetlerin çoğu ister istemez paralel devlet yapılanmasına geliyordu. Ordu mensubu ile yargı mensubu bu iki kişi olarak bizim bu hakim beyle muhabbetimiz de tabi ki bu konuya geldi. Daha doğrusu konuyu kendisi açtı. O gün konuştuklarımızdan bazılarını ifade edeyim:


Ben kendisine TSK'daki paralelcilerin durumu ile ilgili bazı bilgiler verdim. Yaptığım çalışmalardan genel olarak bahsettim ve bazı değerlendirmelerimi kendisine aktardım. Benim TSK'da bu işlerle ilgilenen kritik bir konumda olduğumu anlayınca hakim beyin bana karşı tavrı daha da samimileşti. Ben bir ara sordum: Hakim bey, sizin yargı camiasında bu paralelcilerin kaç kişi olduklarını düşünüyorsunuz? Kendisi bana; biz bunları tek tek tespit ettik, şu anda -yanlış söylemeyeyim ama- ya 3500 veya 4500 civarı bir rakam söyledi. Dedim ki, bunları nasıl böyle net tespit edebildiniz, çünkü bizim yaşadığımız en büyük sorun bu adamları tespit edemiyoruz. Bana dedi ki: biz üniversite yıllarını araştırıyoruz ve özellikle de üniversitedeki sınıf arkadaşlarına soruyoruz. Ben de ona, " valla biz köydeki ilkokul arkadaşlarına bile soruyoruz, ama sizin kadar net sonuç elde edemiyoruz" dedim. O da bana bir hukuk adamı olmasına rağmen şöyle dedi: Komutan, çok hassas olmaya gerek yok. Daha sonra ben sordum: Peki bu adamları ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bana aynen şunu dedi:


"Hepsini atacağız ve içeriye tıkacağız". Ben kendisine Türkiye'de toplamda kaç tane hakim savcı olduğunu sordum. Yanlış hatırlamıyor isem 10 veya 11.000 gibi bir rakam söyledi. Akabinde şöyle dediğimi hatırlıyorum: "Hakim bey, hapse tıkacağınızı söylediğiniz rakam neredeyse hakim ve savcıların yarısına tekabül ediyor, bunları içeri tıkmanız veya sistem dışına atmanız için çok büyük bir şey olması lazım, hatta yer yerinden oynaması lazım". O da bana gülerek aynen şöyle demişti: "Belki de olur, hem siz ne güne duruyorsunuz komutan." Ben açıkçası o zaman bu dediğinden bir şey anlamamış gibi yapıp ciddiye almamıştım. Sonra bana dedi ki: "Komutan sizi -ismini burada vermeyeceğim, ama 15 Temmuz öncesinde çok etkili ve aktif olarak çalışan bir savcıdır, şu kadarını söyleyeyim, kendisinin ismini bizim iddianamede de gördüm-sizi şu beyle tanıştırmak isterim dedi, sizinle mutlaka görüşmemiz lazım, bana telefonunuzu verin dedi. "Ben, bu hakimin tam olarak kim olduğunu bilmediğim için açıkçası durumdan biraz rahatsız oldum ve telefonumu vermemek için kendisine şöyle dedim: "Hakim bey, ben bu konularla ilgili olarak doğrudan Hulusi Akar'dan talimat alıyor ve kendisine bilgi veriyorum. Benim ona danışmadan sizinle bu şekilde irtibata geçmem uygun olmaz. Kendisine bilgi verip emrini alayım, zaten ben sizi bulurum". Ben böyle deyince o da bana dedi ki: Komutan siz Hulusi Paşa konusunu bize bırakın, biraz önce söylediği savcının ismini söyleyerek, o bahsettiğim ... -nokta nokta- bey bu konuyu halleder, siz rahat olun. Akabinde de kendi numarasını bana söyledi ve telefonunuzla beni çaldırın bende numaranızı alayım dedi. Ben ısrarla reddettim. O zaman bana, ben sizin tam isim ve soy isminizi alayım sizi nasıl olsa bulurum dedi ve konuyu kapattı. Ben de ona söyledim. Bu arada şunu söyleyeyim, tabi ben akılsız bir F…. olduğum için, yargı içerisinde paralelcilerle ilgili olarak çalışan bu gizli gruba sızma imkanı ayağıma kadar gelmişken ve sadece bir evet ile aralarına girip her türlü önemli bilgiye erişebilecekken, ayağıma kadar gelmiş olan böyle bir fırsatı tepip kendimi geri çektim. Takdirinize bırakıyorum. Yaşadığım olay şimdi söylemediğim bir iki şey haricinde genel hatlarıyla bu şekildedir. Biraz önce davanın tarafsız görülemeyeceğini daha doğrusu dün davanın tarafsız görülemeyeceği başlığında anlattığım Necip Cem İşçimen isimli savcının saat 23.05'de daha kimse ne olduğunu anlamamışken olayların tüm analizini yapan açıklaması, gece saat 01.00'da Serdar Coşkun isimli savcının o gece henüz gerçekleşmemiş olaylar ile o gece hiç gerçekleşmeyecek olayları tutanak altına alan fiili ve dahi 15 Temmuz akşamı saat daha 23.00'da binlerce hakim ve savcının meslekten ihraç edilmesi ve göz altına alınması ile birlikte değerlendirildiğinde, yaşadığım olaydaki bu hakim tarafından söylenenlerin, bir kehanet olarak kabul edilmeyecekse önemli şeylere işaret ettiğini, daha açık bir ifade ile birilerinin bu işi önceden bildiğini düşünüyorum. Bu anlattıklarımı destekler somut delillerim de vardır. Ama şimdi susma mevsimi. Ne zaman ki bu tür bilgilerin "dosyaya yeni bir şeyler kazandıracağına" inanılır, o zaman ben de delilleri ile birlikte her şeyi tastamam anlatırım.“

15 Temmuz hukukun üstünlüğüne inanan, dürüst ve güvenilir bir yargı sistemi tarafından araştırıldığı zaman iktidar ve işbirlikçilerinin planlarını gerçekleştirmek ve devlet içindeki dürüst insanları tasfiye etmek için 15 Temmuz kumpasını adım adım nasıl tezgahladıkları ortaya çıkacak. 

 

Tarık Ünal