15 Temmuz'a Personel, Araç ve Teçhizat Odaklı Bir Bakış
Genelkurmay Başkanlığı tarafından 21 Temmuz 2016'da yapılan resmi açıklamaya göre[1] iddia edilen sözde darbe girişimine sadece 8.651 askeri personel katıldı. Bu sayının sadece 5.761‘i profesyonel ordu mensubu, 1.676‘sı erbaş/er ve 1.214‘ü ise askeri öğrenci. Aynı açıklamada TSK envanterinde bulunan silah ve teçhizatın çok az bir kısmının olaylarda kullanıldığı ifade edildi. Olaylara karışan kişilerin toplam sayısı Türk Ordusu'nun toplamının ancak %1,5'ini oluşturdu. Bu oranın önemli bir kısmı operasyonel gücü olmayan askeri öğrencilerdi. Olaylar esnasında TSK’nin mevcudu toplamda 570.000'i buluyordu. Bunların 247.196'sı profesyonel askeri personel, 270.970'i vatani görevini yapan askerler ve diğer personel olduğu ifade edildi.[2]
Silah | Toplam TSK Mevcudu (Yaklaşık) | Kullanılan | Yüzde |
Savaş Uçağı | 300 | 21 | 7% |
Taarruz Helikopteri | 60 | 8 | 13% |
Ulaştırma Uçağı | 80 | 12 | 15% |
Zırhlı Araç | 9200 | 172 | 2% |
Tank | 2500 | 74 | 3% |
Muharip Gemi | 60 | 3 | 5% |
Hafif Silah | 1.000.000'dan Fazla | 3.992 | 0.004% |
TSK envanterinde bulunan Kundağı Motorlu Obüsler, Fırtına Obüsleri, Tank Kurtarıcıların hepsi zırhlı olmasına rağmen hiçbiri kullanılmamıştır. Darbede asli olarak kullanılabilecek araçlar tank, zırhlı muharebe aracı veya zırhlı personel taşıyıcılarıdır. 15 Temmuz gecesi sözde darbe girişiminin merkezi olan Ankara'da sadece 15 tank ve 25 ZPT kullanılmıştır. Bu da TSK’nin teamüllerinde yoktur. Ağır tonajlı diğer askeri arazi araçları, taktik tekerlekli zırhlı araçlar vb. kullanılmamıştır. Sis bombaları, el bombaları, roketatar, makineli tüfek, keskin nişancı tüfeği, tanksavar silahları, uçaksavar silahları, zırhlı araçlar ve tanklar üzerinde bulunan top, makineli tüfek gibi hiçbir ağır silah kullanılmamıştır. TSK envanterinde bulunan hiçbir keskin nişancı tüfeği ile atış yapılmamış olmasına rağmen keskin nişancı atışı ile maktul olanlar düşünüldüğünde, bu konunun neden üzerinin örtüldüğü ve silahların balistik raporlarının detaylıca neden incelenmediği de anlaşılacaktır. Yani TSK'nın seçkin birlikleri ve vurucu imkân kabiliyetlerinin büyük bölümü sözde darbeci olduğu iddia edilen askerler tarafından kullanılmamıştır. Bu ise tamamen mantıksızdır.
Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Meclis Darbe Araştırma Komisyonuna verdiği 03.11.2016 tarihli ifade tutanağında;
"TSK'nın seçkin birlikleri ve vurucu imkân kabiliyetlerinin büyük bölümü darbeciler tarafından kullanılamamıştır. Yetersiz kuvvet, küçük birliklerin çoğu sivil halk ve kolluk kuvvetleri tarafından kolaylıkla kuşatılmış ve etkisiz hale getirilmiştir."
15 Temmuz gecesi sahada olan tüm askeri birlik personelinin ilave silah ve teçhizat yerine, standart teçhizatı ile çıkmış olması, Keskin nişancı silahlarının hiçbir askeri birlik tarafından alınmamış olması, Zırhlı birliklerin tank gücünden istifade edilmemiş olması (50 Tonluk tanklar rahatlıkla araziden hareket edebilirdi. Hiçbir kamyon vb. araç 50 Tonluk bir Tankın önünde engel teşkil edemez.), 58. Topçu Tugayı’nın Füze Sistemleri ile bulundukları yerden stratejik hedefleri rahatlıkla imha edebilme imkanının olmasına rağmen bunu kullanmamış olması, Ankara ve ilçelerinde konuşlu bulunan; 4. Kolordu Komutanlığı Karargâhı, 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı, Jandarma Havacılık Komutanlığı, Jandarma Eğitim Komutanlığı, Merkez Komutanlığı, MEBS ve Siber Savunma Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı, Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı, Hava Lojistik Komutanlığı, Deniz İkmal Grup Komutanlığı, Hava Kuvvetleri 3. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı, Kara Kuvvetleri 45. Bakım Merkezi Komutanlığı, Kara Kuvvetleri 11. Ana İkmal Merkezi Komutanlığı, Harita Genel Komutanlığı ve diğer birlik, karargâh ve kurumlarda sözde darbeye katılan hiç bir personel bulunmaması, Akıncı üssünde uçurulabilecek 76 F-16 savaş uçağının ve Kara Havacılık Komutanlığındaki 53 taarruz helikopterinin tamamının kullanılmaması, 15 Temmuz'dan önce iddia edilen sözde darbe için gerektiği gibi bir askeri gücün hazırlanmadığını veya buna yönelik bir planın yapılmadığını net olarak ortaya koymaktadır. Bu durumda 15 Temmuz'u TSK içinde yaygın şekilde yapılanmış bir grubun darbe girişimi olarak nitelemek mantıksızdır.
Türkiye'de darbe yapmak isteyen bir güç, en azından, Erdoğan’ın tam kontrolü ve yönlendirmesi altında polis gücüyle karşı karşıya kalınacağını hesap eder, planını ve gücünü buna göre hazırlar. 15 Temmuz'da tüm unsurlarıyla sözde darbe girişimine karşı çıkan Emniyet Genel Müdürlüğünün bünyesinde yaklaşık 270.000 personel var. Ankara Emniyet Müdürlüğünün personel sayısı yaklaşık 17.000, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün ise yaklaşık 38.000, Ankara'da, İstanbul'da ve faklı illerde karşı operasyon düzenleyen Polis Özel Harekât'ın gücü ise yaklaşık 11.600 kişidir. TSK içindeki organize bir grubun silah kullanarak ülkenin yönetimini ve kontrolünü ele geçirmeye çalıştığını ancak sözde darbe girişiminin başarısız olduğunu iddia edilmesine rağmen, sözde darbe girişimini yaptığı iddia edilen askerlerin neden gerekenden çok daha az ve komik düzeyde gücü harekete geçirdiklerine yönelik mantıklı bir yanıt verilememiştir. Çatı iddianamesinde sözde darbenin saatinin geriye alındığı iddia ediliyor. Sözde darbe saati geriye alınmış olsa da olmasa da, her halükarda Ankara'daki 17.000 polis ve yüzlerce Polis Özel Harekât personeli ile baş edebilecek bir askeri güç ve bu gücü kullanmaya yönelik bir plan önceden hazırlanmış olmalı değil midir?
Ankara, Türkiye'nin en fazla askeri karargâh, birlik ve kurumuna sahip illerinden birisidir. İl sınırları içindeki toplam askeri personel sayısı 50.000 civarında olduğu bilinmektedir. Bu personelin neredeyse tamamı 15 Temmuz'dan sonra sözde darbecilikle suçlanan generallerin emri altındaydı. Ancak Ankara'daki birkaç bin personel dışındaki personel o gece olaylara müdahil olmadı. 15 Temmuz gecesi Türkiye çapında olaylara doğrudan karışan generallerin sayısı 20-30 civarındaydı. Sayıları toplamda 350 civarında olan generallerin sadece yaklaşık %10'u olaylara müdahil oldu. Ancak 15 Temmuz'dan sonra 200 civarında general 15 Temmuz'daki darbeye katılmakla suçlanarak ihraç edildi, emekli edildi, tasfiye edildi. Bu mantıklı mı?
Sonuç olarak;
15 Temmuz’da olduğu iddia edilen sözde darbe girişiminde uygun yeterli kuvvet, araç ve teçhizatın kullanılmadığı aşikardır.
Umut Güçlüer
Kaynaklar
[2] http://www.emekliasubaylar.org/haberler/item/1475-turk-silahli-kuvvetleri-personel-mevcutlari