MİT'in Hakan Fidan Yönetiminde Yaşattığı Krizler, Türk Dış Politikasının İstikametini Gösteriyor

MİT'in Hakan Fidan Yönetiminde Yaşattığı Krizler, Türk Dış Politikasının İstikametini Gösteriyor
22/10/2023

Savaşta verilen ilk kayıp, Hakikattir.“ 

Antik Yunan Yazarı Eshilos’a (Aeschylus) atfedfilen bu söz günümüzde de ne yazık ki geçerliliğini korumaya devam ediyor. Tarih boyunca devletlerin birbirleriyle yaptıkları mücadeleler, bu sözün doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Özellikle son iki asırda yaşanan savaşlarda, devletleri yöneten iktidar sahiplerinin bir kısmı, güç ve çeşitli hırslar ile Yalanları birer Hakikat gibi sunmuş ve Hakikatleri de gizleyerek tüm insanlığı tehlikeye atmış ve atmaya da devam etmekte. 

Bugün istifadenize sunacağım yazımda tahmin edilenin aksine, dünya gündeminde yer alan İsrail - Hamas mücadelesi yerine, Türkiye’yi yöneten iktidar sahipleri ve ortaklarının, güç ve para hırsı ile bir ülkenin aydınlık geleceğini ve demokratik kazanımlarını nasıl yok ettiklerini, bunu yaparken Eshilos’un sözünde bahsettiği gibi “Yalanlar” üzerine kurulu gerekçeler ile şahsi menfaatlerini ülke menfaatleri gibi göstererek Türkiye iç ve dış politikasına nasıl yön verdiklerinden örneklerle bahsedeceğim.


Eski MİT Müsteşarı yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İsrail’i Kınayan Açıklaması

Milli İstihabarat Taşkilatı eski başkanı ve yeni Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in Hamas’ın saldırılarını gerekçe göstererek sivil ayrımı gözetmeksizin Gazze’ye yaptığı hava saldırılarını kınayan bir açıklama yapmıştı. Fidan açıklamasında;

Birisinin toprağını işgal ediyorsun. İşgal etmekle kalmayıp evine el koyuyorsunuz. Yıkıyorsunuz, dışarı atıyorsunuz. Sonra bir başkasını getirip oraya koyuyorsunuz. Buna da bir terim buluyorsunuz, ‘Yerleşimci’ diyorsunuz. Bunun adı hırsızlıktır. “ şeklinde belirtti. 

Oysa ki bu açıklamayı yapan Hakan Fidan’ın, MİT Müsteşarı olduğu 2014 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile yaptığı gizli bir toplantıda ses kayıtları ortaya çıkmış ve bu ses kayıtlarında Hakan Fidan’ın; “Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim“ şeklinde ifade kullandığı ve MİT Müsteşarının yalanlar üzerine nasıl savaş çıkarabileceği görülmüştü. Bu ifadeler o dönem itibariyle tepki toplamıştı.


Bugün İsrail’in Filistin’e Yaptığını, Dün Türkiye kendi vatandaşına ve Suriye’ye Yaptı

Türkiye’nin bugün geldiği noktadan geriye dönüp baktığımızda, bugün İsrail’in Filistin’e yaptığını, Türkiye’nin de Suriye’ye ve kendi vatandaşına yaptığı inkar edilemez bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Ortaya çıkan tabloda onbinlerce kadın, çocuk, yaşlı, genç insan vefat etmiş, yüzbinlerce insan yerinden edilmiş, insanlık ölmüş ve ölmeye devam etmekte. 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İsrail’i kınayan açıklaması o kadar ironik ki, 2014 yılında Suriye ile savaş çıkarmak için kendi ülkesine füze attırmayı ve kendi insanını öldürmeyi göze alan kendi zihniyetini ve kendisini de kınayan bir açıklama olmuş. 


Hakan Fidan’ın İstihbarat Teşkilatı 

Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığı döneminde ulusal ve uluslararası düzeyde çok fazla kriz yaşandı. Bunlardan bazıları kamuoyuna yansırken bazıları ise yansımadı. Yaşanılan önemli krizlerden birisi olan 2012 yılında RF-4E Phantom tipi Türk savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi olayının perde arkasını beraber aralayalım ve sorgulayalım; Milli İstihbarat Teşkilatı Gerçekten Milli mi?

Söz konusu dönemde, Hatay/Samandağı’na MİT tarafından, “Diğer ülkelerin askeri hava araçlarının sınırlarımıza yakın noktalarda yapacakları uçuşlarını takip etmek ve sınırımızı takviye etmek” maksadıyla yeni bir Radar sistemi kuruluyor. Bu sistem kurulduktan sonra hava ve deniz araçlarıyla test edilmesi gerekiyor. Test görevini MİT adına yürütecek olan Müh.Yb. Atınç Özkaya. Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından Genelkurmay Başkanlığına bir yazı gönderiliyor ve Genelkurmay aracığıyla Hava Kuvvetleri Komutanlığı ile MİT arasında koordine kuruluyor. Bu koordinede ilginç ve bir o kadar aykırı bir husus ise; Müh.Yb. Atınç Özkaya’nın test uçuşunu yapacak olan pilotu sözlü olarak yönlendirmek istemesi (koordinat sisteminin kullanılmaması) ve bunun kabul görmesi. 

Test işlemi için ilk gün iki tecrübeli pilot ve F-16 savaş uçağı planlanıyor. Adana/İncirlik üssünden havalanan F-16, yönlendirme ile sınır boyunca uçuşunu yapıyor ancak Suriye’nin Hava Savunma Sistemi uçağa kilitleniyor. Pilotların tecrübesi ve F-16’nın imkan ve kabiliyetleri sonucu herhangi bir olay yaşanmıyor. İkinci gün Malatya/Erhaç’tan havalanan RF-4E Phantom tipi uçakla tekrar test yapılıyor, ancak Suriye tarafından vurularak düşürülüyor. 

Yapılan soruşturmalar, dava dosyasına giren bilgiler, ortaya çıkan telsiz konuşmalarına şahitlik eden bir askerin ifadesi ve Suriye’den istenen telsiz kayıtlarının resmi çevirisi özetle şunu söylüyor;

MİT adına test işlemini yürüten Müh.Yb.Atınç Özkaya tecrübeli ve yetkin bir isim olmasına rağmen telsizle pilotlara daha alçaktan, Suriye tarafına doğru uçma talimatları veriyor, uçak uluslararası hava sahasından çıkıyor, Suriye hava sahasını ihlal ediyor ve bunun sonucunda düşürülüyor. 

Hatırlarsanız dönemin iktidarı bu krizi bir savaş sebebi olarak görmüştü. Ancak hatalı olan tarafın Türk tarafı olduğu ve Müh.Yb. Atınç Özkaya’nın hatalı yönlendirme yaptığının ortaya çıkmasıyla savaşın eşiğinden dönülmüş oldu. 

 

İki Askerin Şehit olmasına Sebep olan Müh.Yb.Atınç Özkaya Yargılandı mı?

Genkurmay Savcılığı soruşturma açsada, MİT personeli olan Yarbay Atınç Özkaya’nın ifadesinin alınması için dönemin Başbakanından izin alınamıyor. Dönemin Başbakanı Erdoğan izin isteğini 6 ay bekletiyor ve izin vermiyor. Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sorumluluğu ise soruşturma konusu yapılamıyor.

2011 yılında yaşanılan Uludere Olayı, 2012 yılında yaşanılan yukarıda bahsettiğimiz F4 Uçağımızın Düşürülmesi sonucu Suriye ile savaşın eşiğine gelmemiz, 2014 yılında ortaya çıkan ses kayıtları, 15 Temmuz sonrası Suriye’ye Düzenlenen Harekat ve bütün bu olaylar sırasında MİT Müsteşarlığı yapan Hakan Fidan’nın bugün Dışişleri Bakanı olması sadece bir tesadüf mü? 

Sonuç olarak; 15 Temmuz 2016’da kendi ordusuna tuzak kurarak onbinlerce yetişmiş insanını devlet kurumlarından ihraç eden, açlığa ve yokluğa mahkum eden, suçsuz ve masum yüzlerce bebeği ve çocuğu, binlerce yaşlı, genç, kadın ve erkeği hapishanelere dolduran zihniyet, kurduğu diktatöryal rejimin devamı ve şahsi çıkarlarını korumak uğruna koca bir ülkeyi ateşe atmaktan çekinmedi, çekinmiyor ve çekinmeyecektir. Bunun için yalanları birer hakikat, hakikatleri ise birer yalan olarak size sunmaya devam edecektir.


Fatih Acar

 

Kaynak

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bomba-ses-kaydi-secim-icin-savas-plani-54767

https://www.milliyet.com.tr/siyaset/turk-ucagini-suriye-dusurdu-1557511