MİT’te Bir Öğle Yemeği ve Acartürk General'in Serzenişi

MİT’te Bir Öğle Yemeği ve Acartürk General'in Serzenişi
09/21/2023

Bu yazıda 2017 yılı Mart ayında kamuoyunda çokca “işkence merkezi” olmasıyla bilinen MİT’e ait Çiftlik Yerleşkesi’ndeki bir öğle yemeğinden kısa bir kesit paylaşacağız. Bu kesit diyalog, sözlerin sahibi iki devre arkadaşının kimliği ile birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin yakın geçmişine dair bize ipuçları veriyor. 


DEVLETİN SAHİPLERİ!

Son yıllarda “Kurtlar Vadisi” gibi dizilerle günlük hayatımızda “devlet” kavramı deriniyle sığıyla, iyisiyle kötüsüyle çeşitli boyutlarla anılır oldu. Bu kavram üzerinden “devlet aklı”nın, devletin “silahşorlerinin”, “kahraman görünümlü hainlerin” veya tam tersinin çeşitli uyarlamalarına zaman içinde şahit olduk. 15 Temmuz’un medyası bu kavramlar üzerinde tepindi. Meskûn mahâl operasyonlarında gazete manşetlerine “Mardin Kahramanı” olarak taşınan Paşa iki -ay sonra bulutsuz bir gecede birden “Darbeci Genaral”e, akabinde “Azılı Terörist” e dönüştü. Oysa tek suçu “devletin sahipleri”nin onu sevmiyor oluşuydu. Devleti devlet adına, devlete rağmen, devlet için koruduğunu iddia edenlerin Erdoğan’a yanlayarak kurdukları bu rejim, aslında yıllar süren fişlemelerin, tasfiye hazırlıklarının, bir gecede hukuku yıkma operasyonunun ürünüydü. “Hırsızlarla katillerin ittifakı” olarak da anılan bu dönemin silahşorleri de, aslında, çarkların dönüşünden memnun değil. 

Genç Subaylar Rahatsız!

Her harbiyeli bir şekilde duymuştur bu sözü. Elinde yalnızca çekiç olanların her sorunu çivi görmesi gibi “devletin sahibi” olanların her rahatsız olduklarında ihtilâle başvurması, kökü İttihatçılara ve ötesine varan bir gelenek. Erdoğan yönetimi ise, aksine, problemleri zamana yayarak, gerektiğinde düşmanları ile ittifaklar kurarak, “krizi yöneterek” bugüne geldi ve bir rejim olarak karşımızda duruyor. Erdoğan yönetimi ile ittifak kurup ardından “Sıra Erdoğan’a da gelecek” diyenler, zamanla hayâl kırıklıkları içinde kendilerini kenara atılmış buluyor. Onlar yeni düzenin elemanlaştırdığı, suça bulaştırdığı kişiler olarak ya Erdoğan yargısının ya da uluslararası hukukun kılıcını her daim üzerlerinde hissedecekler. Bu yazıda işte tam da bu profildeki iki kişiye değineceğiz.

Sahne

Tarih: 15.03.2017
Yer: MİT Çiftlik Yerleşkesi Öğle Yemeği
Kahramanlarımız: Genelkurmay İstihbarat’ta Daire Başkanı Tuğgeneral İdris Acartük, MİT Özel Faaliyetler Daire Başkanı E.Alb.Kemal Eskintan, MİT-OFB’de Yönetici Uğur Kağan Ayık, MİT-GİB’de Yönetici İlhan Kaya 

İdris Acartürk: “F… ”de yanlışlıklar yapılıyor. Davalar ahbap çavuş işine döndü. Bazı kişiler kurtarılmaya çalışılıyor.

Kemal Eskitan: Bu kadar zamandır her şey biliniyor. Aramızda hâlâ “F… ” meselelerinde tereddüt edenler var.

İdris Acartürk: Ben 2 yıl hapis yattım. Bunlara izin verenler de er ya da geç bedelini ödeyecek. Siyasi partiler gelip geçici, bakî olan devlet. Devlet ne derse o olur. O gece (15 Temmuz gecesi) Genel Kurmay Başkanı (Hulusi Akar) emir verseydi herkes görevini yerine getirirdi. Ama devlet böylece Erdoğan’a “F… ” ile mücadele fırsatını verdi. Darbe gecesine bu açıdan bakmalıyız.

Kahramanlarımız!

İstihbaratçılar konuşmaktan çok dinlemeyi sever. Belki boşboğazlıklarından belki de sırtlarını sağlam yere dayadıklarından iki kahramanımız çevredeki diğer personelin bu diyoloğu duymasından pek de çekinmedi.

İdris Acartürk 2022 YAŞ kararları ile emekliye sevk edildi. Ardında; özel kuvvetler, kendisinin “kumpas” olarak savunduğu askeri casusluk yargılaması (pandora hardisk’inde yer alan Atmaca ve Fırtına isimli belgeleri casusluk örgütüne sağlamakla suçlandı), iki yıla yakın hapis, beraat, Genel Kurmay’a geçiş, terfi, tugay komutanlığı, Sınır Ötesi Barış Pınarı Harekâtı, tümen komutanlığı ve en son Zaho faciasını bırakarak tasfiye oldu. Zaho faciası (Temmuz 2022’de harekat sahası dışındaki bir mesire alana Acartürk komutasındaki 23’üncü Tümen’den yapılan 155’lik Fırtına Obüsü atışları neticsesinde 9 kişinin hayatını kaybetmesine, 29 kişinin yaralanmasına neden olan olay) Acartürk’ü sadece tasfiye etmekle kalmadı. Şimdi hayatı 2017’de öğle yemeğinde “geçici” dediği Erdoğan’ın iki dudağının arasında.

Kemal Eskintan ise onu bekleyen sonun biraz gerisinde. Devre arkadaşı Acartürk gibi henüz tasfiye edilmedi fakat önü kesildi. MİT Başkanlığı’na yükselemedi. Oldukça kırgın. Eskintan’ın (ya da nam-ı diğer Ebu Furkan) bagajı hayli dolu, akıbeti sadece kenara atılmak da olmayabilir. Türkiye’de 15 Temmuz’a giden süreçte aldığı rol, Suriye’de IŞİD ve sair radikâl örgütlerle başta petrol ticareti olmak üzere rejim adına icra edilen suçlardaki konumu, Libya’da kendisinin “Türkiye’nin Kasım Süleyamani’si” olarak tanınmasına neden olan olaylar silsilesi yakın gelecekte onun başını epey ağrıtacak gibi görünüyor.

Hakan Fidan’ın prensi İlhan Kaya’ya ve Paris suikastlerinin sorumlusu Uğur Kağan Ayık’a belirttiğimiz üzere bu yazıda değinmeyeceğiz.

Sonuç 

Yukarıda ifade ettiğimiz tarihte ve yerde gerçekleşen yemekteki kesit diyalog bir itiraf mahiyetinde. Kahramanlarımız ise Türkiye’nin 15 Temmuz’a giden süreci, devamında ulusal ve uluslararası çaptaki suçlar ile katolik nikahına dönüşen suç ortaklıkları hakkında bizlere ipuçları vermekte. Parti devletine dönüşen Türkiye’de Erdoğan’la anlaşarak hukuku ve devletin kurumsal yapısını çökerten bir kliğin yavaş yavaş tasfiye oluşuna şahit oluyoruz.

 

Faruk Yılmaz