İki Önemli İmza ve Askeri Casusluk Davalarından 15 Temmuza Giden Yol
16 Nisan 2013 yılında İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan “Askerî Casusluk” davası kapsamında ortaya çıkan bilgiler kan dondurucu nitelikteydi. Hatırlanacağı üzere bir fuhuş çetesi tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli subay ve astsubaylara yönelik “Bal Tuzağı” adı verilen bir yöntem kullanılmış ve bu fuhuş çetesi, tuzağa düşen ahlaksız askerlerden gizlilik dereceli askeri bilgi ve belgeler elde etmişti. Ele geçen askeri belgelerin gizlilik derecesi ve dolayısıyla devlet sırrı boyutunun değerlendirilmesi için o dönemde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı bünyesinde bir heyet kurulmuş.
Dönemin İstihbarat Başkanı Yaşar Güler ve bağlı olduğu Genelkurmay İkinci Başkan’ı Hulusi Akar yönetiminde orta düzey rütbede askeri personelden oluşturulan bu heyet, yaptığı değerlendirme sonucu askeri belgelerin gizli nitelikte olduğu ve paylaşılmasının suç teşkil ettiği yönünde karar almış ve bu karar askeri casusluk davasına bakan mahkemeye Yaşar Güler ve Hulusi Akar imzalarıyla gönderilmişti.
Hulusi Akar ve Yaşar Güler ile Soruşturmayı Yürüten Askeri Heyetin Askeri Casusluk Davası Hakkında Görüşleri
Soruşturma kapsamında askeri heyet içerisinde bulunanların ortaya çıkan görüntüler için;
“...zor dayandık midemiz bulandı…“ şeklinde ifadeleri,
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde açılan “mesleğe dönüş“ davalarında Hulusi Akar tarafından söylenen “bu sapıklarımı geri alıcam atın hepsini“ ifadesi,
YAŞ kararıyla atılanların da bulunması ortaya saçılanların Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Silahlı Kuvvetleri açısından ne derece ciddi ve tehlikeli olduğunu kanıtlar nitelikte.
Askeri Casusluk Davasından 15 Temmuza Giden Yol
15 Temmuz kapsamında Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmakta olan Tuğgeneral Mehmet Partigöç, savunmasında bu konuya ilişkin detayla veriyor;
Tuğgeneral Partigöç’ün savunmasından anlaşılacağı üzere 16 Nisan 2013 yılında İzmir 12.Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan “Askerî Casusluk” davasına sunulan evraklarda dönemin İstihbarat Başkanı Yaşar Güler ve Genelkurmay İkinci Başkanı Hulusi Akar'ın imzaları var.
Bu imzalar neden önemli?
17 – 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet soruşturmaları ve ortaya çıkan bilgi ve belgeler kapsamında dönemin siyasi iktidarının yaptığı yolsuzluklar ortaya dökülmüş ve siyasi iktidar soruşturmaların üstünü örtmek için Adalet ve Emniyet camiasında bir kısım değişiklikler yapmış, bir kısım çevrelerle de gizli anlaşmalar yapan iktidar yeni bir konjonktür oluşturmuştu. Oluşan bu yeni konjonktürde “Askeri Casusluk Davası” sanıkları, ortaya çıkan sesli, görüntülü ve yazılı aleyhte bilgi ve belgelere rağmen 26 Şubat 2016 tarihinde beraat ettirilmişti.
Aynı tarihlerde dönemin İzmir Başsavcı Vekili Okan BATO tarafından Askerî Casusluk Davasına karşı “Askerî Casusluk Kumpas iddianamesi” hazırlanmaya başlanmış ve iddianame 15 Nisan 2016 yılında kabul edilmişti. Bu kapsamda birçok askerin tutuklanacağı TSK içerisinde konuşulmaya başlanmıştı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, astlarına hukuksuzluğa müsaade etmeyeceklerini ve direneceklerini söylerken, diğer taraftan perde gerisinde siyasi irade ile kirli bir pazarlık masasına oturdukları ortaya çıktı.
15 Nisan 2016 tarihi öncesinde savcı Okan Bato ile Hulusi Akar ve Yaşar Güler arasında sıkı bir pazarlık başladığı kuvvetli iddalar arasında. Askerî Casusluk Davasında mahkemeye sunulan evraklardaki imzalar Hulusi Akar ve Yaşar Güler’e ait olması sebebiyle, savcı Okan Bato tarafından açılan Askeri Casusluk Kumpas davasının iddianamesinde Akar ve Güler’in isimleri geçmeliydi. Ancak bu iddianamede isimleri geçmedi.
Bu bilgiler ve yaşananlar düşünüldüğünde ortaya çıkan iddia ise oldukça vahim nitelikte;
“Hulusi Akar ve Yaşar Güler’in Askeri Casusluk davasında mahkemeye sunulan evraklardaki imzaları, kendilerini 15 Temmuz 2016 tarihinde TSK’ne ve mensuplarına kurulan kumpasa ikna etmek için bir tehdit unsuruna dönüşmüş.
Hulusi Akar ve Yaşar Güler bu noktada bir değerlendirme ve güç kıyaslaması yaparak astlarını tuzağa düşürecekleri kanlı bir plandan yana seçimlerini yaptılar ve 15 Temmuz kumpasını ortak oldular.”
Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün Ortaya Çıkardığı İkinci Önemli Bilgi
Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün mahkeme ifadesinde çıkan ikinci çok önemli bilgi ise 15 Temmuz’da kurulan tuzağın ne derece planlı ve uzun süre önce hazırlanmaya başladığını gösterir nitelikte. Medya tarafından da köpürtülen ve “15 Temmuz’un kilit gizli tanıkları“ olarak algı oluşturulan Şapka ve Kuzgun aslında Askeri Casusluk Kumpas davası için çok önceden hazırlanmış.
Tuğgeneral Partigöç ifadesinde herşeyi tüm netliğiyle ortaya çıkarmış;
“...Zaten bu iki gizli tanık elinin altındaki gizli tanıktı. Ne için? İzmir’de başlatılan soruşturmanın gizli tanığıydı, Okan Bato’nun gizli tanığıydı. Ama baktılar ki olay değişti; İzmir davasını yapmaya çalışıyoruz derken yeni bir olay çıktı, 15 Temmuz. Ya dediler elimizin altında zaten gizli tanık var, bu gizli tanıkları dediler hemen bu işte kullanalım. İkisine dediler ki; hemşehrim bu iş değişti, gel hadi siz gizli tanıksınız dediler. Ellerinde iki tan gizli tanık var; Hakan Bıyık ve Halil İbrahim.
Zaman ilerledikçe ve 15 Temmuz davalarında verilen ifadeler ortaya çıktıkça, 15 Temmuz'da Türk Silahlı Kuvvetlerine ve mensuplarına nasıl bir tuzak kurulduğu daha net anlaşılacak. Bugün kahraman olarak lanse edilenlerin aslında birer hain oldukları görülecektir.
Fatih Acar