Hulusi Akar Yeni Manevrasını Başlattı: “Were were”

Hulusi Akar Yeni Manevrasını Başlattı: “Were were”
20/01/2025

Geçtiğimiz günlerde Hulusi Akar’ın bir milletvekiline Kürtçe “were were (gel gel)” şeklinde seslendiği anlar kamuoyunda dikkat çekti. 15 Temmuz’un ödülü olarak Genelkurmay Başkanlığı’ndan Millî Savunma Bakanlığı’na yükseltilen, devamında milletvekili yapılıp parlamentoya giren ve Millî Savunma Komisyonu Başkanlığı’na getirilen Akar’ın şimdiki pozisyonundan pek memnun olmadığı biliniyor. Son gelişmelerden rol kapmaya çalışan siyasiler kervanına katıldığı görülen Akar, yeni manevrasının işaret fişeğini Kayseri’de basının önünde ateşledi.

Türkiye’de uluslararası gelişmelere paralel olarak iç politikada yeni bir barış süreci başladığı izlenimi hâkim. Türkiye gibi yıllardır devam eden terör tecrübesine sahip bir ülkede her barış girişimi makul bir kıymet taşıyor. Ancak aktörler nedeniyle sürece makul bir kuşkuyla da bakılıyor.  Büyük ümitlerle başlayan Çözüm Süreci’nin 10 yıl önce “masasını deviren” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi tekrar ve tam olarak tanımlanamayan bir süreç başlatması; Çözüm Süreci’nin radikal muhalifi MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ise bu yeni süreçte Erdoğan’ın bir adım önünde barışa katkı sağlamaya çalışıyor izlenimi dikkat çekiyor. Diğer tarafta ise Öcalan ve Kandil yönetimi yer alıyor, HDP’nin pozisyonu belirsiz, hükümetin kayyum politikası da devam ediyor. Tüm bu gelişmeler henüz parlamento zemininde tartışılmıyor, kamuoyu yeterince bilgilendirilmiyor. Bir başka deyişle parlamentoda Kürtçe hâlâ “bilinmeyen dil” olarak tanımlanıyor.

Tarafların niyetleri şimdiden kestirilemese de son gelişmeler toplumsal barış için bir adım olarak görülebilir. Tabii siyaseten şahsi fırsatlara da gebe. Aslında Hulusi Akar’ın kariyeri de Türkiye’deki böyle çalkantılı değişimlere adaptasyon becerisiyle öne çıkıyor. Tabir-i diğerle “Hulusi, gündeme göre Akar.” Haydi O’nun biyografisinde kısa bir yolculuğa çıkalım.

İrtica tehlikesinin en ciddi millî güvenlik sorunu olarak tanımlandığı 28 Şubat sürecinde Akar, Genelkurmay Başkanı İ. Hakkı Karadayı’nın Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapıyordu. O günlerde ne denli “seküler” biri olduğu başta Karadayı olmak üzere çevresindekilerin ve dahi Batı Çalışma Grubu’nun gözünden kaçmadı. Akar TSK’da kolaylıkla muhatabına göre üslup veya tutum belirleyebiliyordu. Klasik fraksiyonel tabirle ulusalcı ile ulusalcı, sekülerle seküler, dindarla dindar ve ötesiydi. Hatta gün gelecek, Akar memleketinde cami yaptıracaktı.

2011 YAŞ kararlarında Akar, Orgeneral rütbesinde Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na getirildi. O bir taraftan da ABD Silahlı Kuvvetler Kurmay Koleji’nde okumuş, Avrupa’da yurtdışı görevlerde bulunmuş, iyi seviyede İngilizce bilen, zaman zaman çevresindekilere ABD’li general/amiral dostlarıyla olan muhabbetlerinden alıntılar yapan, küresel gelişmelere hâkim, entelektüel (ama aynı zamanda astlarına sık sık hakaret ve küfürler eden) Batıcı bir generaldi. Hatta 2015 yılında Washington’da Liyakat Lejyonu Madalyası alacak kadar Batı’ya yakındı.

Hulusi Akar’ın sahada PKK’ya karşı terörle mücadele tecrübesi, hatta kıt’a tecrübesi, oldukça sınırlı denilebilir. 1998’de kısa süreli 51. İç Güvenlik Piyade Tugayı’nda Tugay Komutanlığı yaptığı dönemde terörle mücadele bölgesinde bulundu. Bununla birlikte konumu gereği bilfiil sahada görev almadı. Ancak o dönemde elinde silahla çektirdiği birkaç fotoğrafı yıllar sonra basına servis edilecekti.

Akar, Türkiye’de iç savaş manzaralarının oluştuğu Çözüm Süreci sonrası kaos döneminin Genelkurmay Başkanı’ydı. Kürt Açılımı’nın bittiği bu dönemde şehir merkezlerine top mermileri düştü, siviller öldü, tanklar sokaklara çıktı. Bundan aylar sonra yine bir gün birkaç tank sokağa çıktı, halk ve asker karşı karşıya getirildi ve TSK’ya ancak bir savaş durumunda olabilecek türden zarar verildi. Akar, bu dönemin Genelkurmay Başkanı’ydı.

2016 Sonrası TSK siyasi propagandalara araç oldu, terör örgütlerinin arasında Suriye bataklığına girdi, gün geldi bu örgütlerin hamisi oldu. Suriye’de Kürtlere karşı altı yıl önce düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı’nın başında dönemin Genelkurmay Başkanı Akar vardı; beş yıl önceki Barış Pınarı Harekâtı’nın başında da dönemin Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar. O günlerde Suriye’de Kürt özerk yönetimine karşı ne pahasına olursa olsun millî güvenliği sağlayacaklarını ifade ediyordu.

O, bugün parlamentoda siyaset yapıyor. Seküler Akar gitti, yerine Hamas’a destek mitingine katılan Akar geldi. Rejim değişti, kokteyllerin yerini Kur’an tilavetleri aldı. Küresel gelişmeleri yakından takip eden, entelektüel Akar gitti (küfür ve hakaretler kaldı), yerine İsrail’le savaştan bahseden Akar geldi. Şimdilerde, basılan bir düğmenin farklı cenahlardaki akislerini andıran bu yeni süreç ile Türkiye’nin ray değiştirdiği görülüyor. Yeni yön belirlendi, o da karakteri gereği bu istikamete hızlıca akmaya başladı, işaret fişeğini ateşledi. Belli ki artık onu daha çok Kürtçe konuşurken bulacağız; belki şal û şapikli, givalı ve poşulu göreceğiz; hatta belki de onu kurtla yiyip, çobanla “megri megri” söylerken bulacağız.  

Faruk Yılmaz