Ben suçluysam Genelkurmay Başkanı da suçludur!
Beylik silahının evde, cep telefonun nizamiyede, izine gideceği için birlikte dönerim diye düşündüğü yaşlı anne ve babasını ise Ankara’da evine getirdiği Kurmay Albay Cemal Turgut, 15 Temmuz günü Genelkurmay Karargâhında gerçekleşecek olan YAŞ provalarına hazırlık yapmakta idi. Albaylara ilişkin kanun ve yönetmelikler üzerinde yapılan sunum sırasında duyulan silah sesleri üzerine toplantıyı bırakıp bütün gece ne olduğunu anlamaya çalıştı.
Olayların ne olduğunu öğrenmek amacıyla kuzey nizamiyeye giden Turgut Albay, nizamiyenin yanında aklıselim davranmaya çalışan insanlar dışında sürekli halkı kışkırtmaya çalışan, küfürler eden, slogan atan ve aralarında ellerinde uzun namlulu silahların da olduğu insanlar gördü. Kapıları kırıp içeri giren insanlar, ikazlar ve halkın arasında bulunan iyi niyetli insanlar sayesinde dışarı çıkartıldı. Gördüklerini komuta katındakilere anlatmak amacıyla karargâha giden Kurmay Albay, orasının daha karışmış şekilde olduğunu, sivil vatandaşların komuta katına girdiğini ve tam bir kargaşa halinin yaşandığı öğrendi.
O geceyi kendi ifadeleriyle “15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanlığı Karargâhında şahit olduğum olaylar terör gibi saldırılara karşı Kışla ve Karargâhı emniyete alma faaliyetidir. Bunun dışında suç teşkil edecek bir olaya rastlamadım. Eğer ben suçluysam Genelkurmay Başkanına kadar tüm amirlerim suçludur’’ şeklinde açıklamıştır.
Bir askerin kışlasında bulunmasından daha doğal bir şey olamaz. Hatta Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliği Madde 647’ye göre o gece gibi olağandışı dönemlerde tüm askerlerin kışlasında bulunması emredilir.
Olaylar biraz daha sakinleştikten sonra odasının önünde polisler tarafından gözaltına alındı. Daha sonralarında ise işkenceye maruz bırakıldı. Her türlü hakaret ve küfürlerin edildiği, askerlerin aç bırakıldığı hatta sağlık muayenesinde işkenceler sonucu oluşan yaraları gösteren askerlerin özel olarak daha fazla işkence yapıldığı bir ortamda günlerce hayatta kalmaya çalıştı. Ankara adliyesinde bile ifadesine ilişkin polisler tarafından tartaklandı ve işkenceye maruz kaldı.
Hazırlanan iddianamenin ek delil klasörlerine, idari tahkikat raporlarına ve sanık ifadelerine ulaşmadan hatta bir kanun maddesine bile 1 - 2 haftada ancak ulaşılabilen cezaevi ortamından başlanan mahkeme duruşmaları bize en baştan ne kadar adil bir yargılama yapıldığını göstermektedir.
Hukuk sistemindeki çöküş,
Genel olarak hukuk sisteminin geldiği noktayı anlamamız açısından World Justice Project (Dünya Adalet Projesi) tarafından üretilen Hukukun Üstünlüğü Endeksi[1]’ne bakmamız yeterli olacaktır. Bu endeks hükümetlerin yetkileri, yolsuzluk, şeffaflık, temel haklar, düzen ve güvenlik, düzenleyici uygulamalar, hukuk mahkemeleri ve ceza adaleti başlıklarından hesaplanmaktadır.
Bu endekste üst sıralarda olan ülkelere bakarsak hem ekonomik refahın hem de hukukun üstün olduğu ülkeleri görmekteyiz. 2015 yılından beri ilk sırada yer alan Danimarka’yı, Norveç ve Finlandiya takip etmektedir.
Türkiye bu sıralamada maalesef 2023 yılı itibari ile 142 ülke arasında 117. sırada yer almaktadır. Endekste bahsedilen başlıkların hepsinde ayrı ayrı puanlama yapılmıştır. Bu başlıklardan en kötü puanı ise ceza adaletinden almıştır. Ceza sisteminde ise hükümet etkisi, yolsuzluk, tarafsızlık gibi ilkeler göz önüne alınmıştır. Ayrıca Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Meksika, Madagaskar, Nijer, Kenya, Kolombiya gibi ülkelerin altında yer almaktadır.
Yavuz Alper
Kaynaklar
[1] WJP Hukukun Üstünlüğü Endeksi, 2023, https://worldjusticeproject.org/rule-of-law-index/
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/109 Esas sayılı kapsamında 04/12/2017 tarihli yapılan duruşmada sanık Cemal Turgut’un SEGBİS sistemi ile kayıt edilen savunması