Anayasa Mahkemesinin 15 Temmuz Yargılamalarındaki Performansı: Tuz Koktu!
Anayasa Mahkemesinin 15 Temmuz Yargılamalarındaki Performansı: Tuz Koktu!
Anayasa Mahkemesinin 15 Temmuz yargılamalarındaki performansı, kaybolan adalet algısını daha da pekiştiriyor. Görevine yeni başlayan küçük bir ilçedeki hâkimin verdiği karardaki çelişkiye tecrübesizlik diyebilirsiniz. Ancak anayasal olarak en üst yargı kabul edilen mahkemenin verdiği kararlardaki çelişkiler, tecrübesizlik eseri değilse -ki değil- o zaman bir kötü niyet veya korkaklıktan bahsediyoruz demektir.
Bir Türk deyiminde dendiği gibi ”Et kokarsa tuzlarız, ya tuz kokarsa ne yaparız?”. Anayasa Mahkemesi, hukuk devletinin son sigortası olma misyonundan vazgeçmiş ve kokan tuz örneği olarak adalet bekleyen masumlara sırtını dönmüştür. Bunu Hâkim Albay Mehmet Oğuz Akkuş’un başvurusunda görüyoruz. Anayasa Mahkemesi kendisi de hukukçu olan başvurucunun haksız ve keyfi olarak tutuklandığına dair iddiasını, aşağıda yer alan gerekçeyle reddetti.
… yayımlanan sıkıyönetim direktifinin ekinde yer alan sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme listesinde başvurucunun ''Ankara 2 nolu Sıkıyönetim Askeri Savcısı'' olarak görevlendirilmesi olgusuna dayanıldığı görülmektedir. Bu itibarla başvurucu yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan belirtilerin dosya kapsamında bulunmadığı söylenemez… soruşturma mercilerince başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna dair karar verilirken, sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme listesinde başvurucunun isminin bulunmasına dayanılmasının, somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez…
Bu ifadeden anladığımız; tutuklanma için tek delilin başvurucunun adının sıkıyönetim görevlendirme listesinde bulunması olduğu ve tutuklamayı yapan mahkemenin de kararının yerinde olduğu şeklinde. Kim tarafından gönderildiği dahi henüz ispatlanamamış bir belge olan sıkıyönetim direktifinin delil mahiyeti zaten tartışmalı. Ama bu yazıda asıl üzerinde durulan delil olarak kullanılsa bile, bu delilin direktifte adı geçen herkes için adil ve eşit bir delil olarak kullanılıp kullanılmadığı. Yani sıkıyönetim direktifinde görevlendirilmiş olmak Anayasa Mahkemesine göre tutuklanmak için yeterli bir sebepse, listede adı geçen herkesin tutuklanması gerekirdi. Ancak direktifte görevlendirildiği halde birçok kişinin tutuklanmadığını görüyoruz. Aşağıdaki tabloda bu kişilerden örnek olarak seçilen bir bölümü görülebilir.
SIKIYÖNETİM DİREKTİFİNDE GÖREVLENDİRİLDİĞİ HALDE TUTUKLANMAYANLAR | ||
Adı Soyadı | Rütbesi | Sıkıyönetim Yönetim Direktifindeki Görevi |
Aydoğan Aydın | Tuğgeneral | 1'inci Komando Tug. Komutanı/Kayseri-Devam |
Levent ERGÜN | Tuğgeneral | Tunceli Sıkıyönetim Komutanı |
Abdullah Aslan | Hakim Tümgeneral | AYİM Başkanı |
Gürbüz Gümüşay | Hakim Albay | AYİM Başsavcısı |
Hakan Kutlu | Hakim Albay | Askerî Yargıtay Üyesi |
Görüldüğü gibi isminin direktifte yer alması bazıları için delil kabul edilmiş, bazıları için delil sayılmamış. Tek delilin bu olduğunun söylendiği bir durumda tutuklanma veya tutuklanmama kararı neye göre belirlenmiştir?
Bir de örnek tabloda, Tuğgeneral olarak adı geçen Levent Ergün soruşturma bile geçirmemiş ve devam eden süreçte Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Kendisini aynı zamanda Balyoz davası sanığı olarak hatırlıyoruz. -Rejimin argümanlarına göre- sözde darbeye kalkışanlarla Balyoz ekibi tamamen birbirine karşı durumdalar. Peki, kritik bir atama olan Sıkıyönetim Komutanlığına bir Balyozcuyu görevlendirmiş olmaları makul mü? Sıkıyönetim direktifi hakkındaki şüpheleri de artırmıyor mu?
Aşağıdaki tabloda ise adı sıkıyönetim direktifinde yer almasına rağmen yargılanıp beraat edenleri görmekteyiz. Anayasa Mahkemesi, Mehmet Oğuz Akkuş başvurusunu Haziran 2020’de karara bağlamış. Oysa örnek tablodaki isimler bu tarihten önce beraat etmişler. Buna rağmen Anayasa Mahkemesi kararında, sıkıyönetim direktifinde adının bulunmasını kriter kabul etmiş ve tutuklama kararının yerinde olduğuna hükmetmiş.
SIKIYÖNETİM DİREKTİFİNDE GÖREVLENDİRİLDİĞİ HALDE BERAAT EDENLER | ||
Adı Soyadı | Rütbesi | Sıkıyönetim Yönetim Direktifindeki Görevi |
Erdal Öztürk | Korgeneral | İstanbul Sıkıyönetim Komutanı |
İbrahim YILMAZ | Korgeneral | Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı |
Abdullah BAYSAR | Tümgeneral | Şırnak Sıkıyönetim Komutanı |
Avni ANGUN | Tümgeneral | Malatya Sıkıyönetim Komutanı |
Adnan ARSLAN | Tuğgeneral | Tokat Sıkıyönetim Komutanı |
Birol ŞİMŞEK | Tuğgeneral | Zonguldak Sıkıyönetim Komutanı |
Metin Karagöz | Albay | Antalya Sıkıyönetim Komutanı |
Niyetimiz, listede adı olan herkes tutuklanmalıydı demek değil. Ancak görevlendirme listesinde adının bulunması bir delil ise herkese eşit ve adil uygulanmalıydı. Maalesef bunu göremiyoruz ve bu durum yargılamaların, hukuki deliller yerine fişleme listeleri çerçevesinde yapıldığı kanaatini güçlendiriyor.
Hukukun rafa kaldırıldığı süreçte; mahkeme koridorlarında dolaşan MİT ajanlarını, duruşmalara katılıp hâkimlere gözdağı veren siyasileri veya danışmanları, karar vermeden önce Cumhurbaşkanı danışmanlarına soran hâkimleri çok iyi biliyoruz.
Ama anlaşılan korku ve menfaat rejiminin hayaleti Anayasa Mahkemesi yerleşkesinde de dolaşıyor…