Özel Kuvvet Timinin Ömer Halisdemir’e Müdahalesinin Değerlendirilmesi
Askerî Doktrin ve Talimname Esasları Çerçevesinde Özel Kuvvet Timinin Ömer Halisdemir’e Müdahalesinin Değerlendirilmesi
15 Temmuz gecesi Başçavuş Ömer Halisdemir, helikopter pistinden Özel Kuv.K.lığı Kh. binasına yürümekte olan Tuğgeneral Semih Terzi’ye arkasından yaklaşarak öldürücü 3 atış yapmıştı. Ani ve pusu şeklinde gerçekleşen bu olay sonrası Halisdemir, elindeki dolu silahla ağaçlık alana doğru koşarken, tim personeli tamamı 7 saniyede gerçekleşen bir reaksiyonla aniden gelişen bu tehlikeyi bertaraf etme eyleminde bulunmuştu. Bu yazıda belli bir kamuoyu tarafından hain ilan edilen bu ekibin eylemleri askerî doktrinler çerçevesinde analiz edilecektir.
Amerikan Talimnameleri (tıklayınız) ve buna paralel olarak hazırlanan TSK Talimnameleri (KKT31-3 İç Güvenlik Kol Harekâtı (sf: 6-22), KKT31-1 Komando Birlikleri Harekâtı (sf 8-30)) incelendiğinde;
“Personel ani ateş (pusu) ile karşı karşıya kaldığında, gecikmeksizin derhal karşı ateş açmalı, kendini koruyacak şekilde mevzi almalı, karşı taraf üzerinde baskı oluşturmak için parça tesirli el bombası ve görülmesini engelleyecek şekilde sis bombası kullanmalıdır.” İfadeleri tüm temel prensipler içinde sıkça tekrarlanır. Bu kapsamda, terörle mücadele harekâtına katılacak birliklere verilen komando ve özel kuvvet eğitimlerinde, uzak veya yakın ateşe maruz kalması durumunda kademe kademe neler yapılacağı defaatle izah edilir ve eğitimi yaptırılır. Hatta bunun bir meleke haline gelmesi için eğitimler sık sık tekrarlanır. Bu eğitimlerde birlik komutanları değişik zamanlarda birliklerinin reaksiyon ve hazırlık seviyesini ölçmek ve personelde şartlanmış bir reflekse dönüşmesi için, “3 istikametinden ateş!” veya “pusu!” vb ani komutlarla personelin müteyakkız olmasını sağlar. Ayrıca, zaman zaman birlik intikal ederken hakem (eğitim) bombaları atarak personelin komuttan farklı olarak “ses”e karşı da daima reaksiyoner olması eğitimi verilir.
Böyle bir durumda, reaksiyon süresine göre en hızlı hareket edebilen ve ateş bölgesinden en uygun şekilde derhal sıyrılabilen tim veya unsurun muharebeye en hazırlıklı halde olduğu değerlendirilir. Bu itibarla, diğer birliklerle kıyaslandığında, Özel Kuvvetler tim personelinin en hazırlıklı ve en eğitimli personel olması kaçınılmazdır.
Yine yukarıda bahsedilen talimnamelerde yer alan konuyla ilgili bir başka bölümde;
“Yakın ve ölümcül ateşe (pusu vb.) maruz kalan personel; ölüm bölgesinden -yoğun ateşe maruz kalınan yer- kurtulmak için derhal karşı ateş açmalı ve ateş ve hareket tekniğiyle, o bölgeden sıyrılmalıdır.” hükümleri yer almaktadır.
Ayrıca, Özel Kuvvet Timinin Ankara’ya gelmeden önce Hatay’da terörle mücadele kapsamında faaliyetlerde bulunduğu ve Diyarbakır’a da bir operasyon maksadıyla gittikleri düşünüldüğünde, her zaman operasyona hazırlık psikolojisi içinde ateşe ateşle karşılık verme reaksiyonları çok doğal ve içgüdüseldir. Diyarbakır’dan Ankara’ya gelirken de kendilerine en azından Kıta Sevk ve İdare Usulü esaslarına (VÖTGKPHT) uygun şekilde bir ön emrin bile verilmemiş olması nedeniyle, tam bir muğlaklık içinde olmaları, Oğulbey Kışlasına vardıklarında gece 02.16 saatindeki görüş şartlarında, etrafta kimin ateş açmış olabileceğini görecek bir aydınlığın olmaması, karargah binasına yaklaşırken timden bir iki kişi haricinde kalan tim personelinin tamamının geride ve görüş açısının dar ve yetersiz olması gibi konuların da dikkate alınması gerekmektedir.
Bu prensipler ışığında Özel Kuvvet Tim personelinin;
- Her zaman yukarıda ifade edilen doktrin ve talimname bilgileri ışığında, operasyona veya çatışmaya hazır bir şekilde şartlandırılmış halde hareket etmelerinin son derece doğal olması,
- Tim K. Ahmet Kemal Yılmaz’ın uçaktan inmeden önce verdiği “silahları tam dolduruşa alın, aşağıda çatışmaya hazır olun” emri ve ikazı kapsamında, uçaktan inişte ateşle muharebeye maruz kalabileceklerini düşünmeleri, (bu emir kanunsuz bir emir değildir ve olsaydı Ahmet Kemal Yılmaz’ın bu emri vermesi itibarıyla tutuklanması gerekirdi)
- Özel Kuvvetler ve Komando eğitimlerinde dünyanın her yerinde kabul gören bu “ani ateşe karşı derhal ateşle karşılık verme, baskı oluşturma ve ölüm bölgesinden kurtulma” doktrini çerçevesinde hareket etmeleri,
- Gece 02.16’da gece karanlığında, kendilerine kimin ateş ettiğini bilmemeleri ve kendi birliklerinin içinde olmaları nedeniyle ateşle karşılaşacaklarına dair bir emarenin bile olmaması, hususları göz önüne alındığında,
Kendilerini korumak -meşru müdafaa kapsamlı- maksadıyla ateş açtıkları ve bu hususun hukukî ve aldıkları eğitimlerin sonucu olarak doğal olduğu değerlendirilmektedir.