Hulusi Akar 15 Temmuz Tuzağının Taşlarını Nasıl Döşedi?
Kışla Emniyeti Kavramının İstismarı
15 Temmuzda birçok askerî birlikte mesaiye kalan veya nöbetçi olarak bulunan personelin kışla emniyetini sağlamak için gösterdiği çaba, darbe girişimi olarak kabul edildi. Oysa, darbeci kabul edilenlerin birçok noktada kışla dışına çıkmak ve belli noktaları ele geçirmek yerine neden kışlayı savunmaya çalıştıkları sorusu cevaplanmadı.
Örneğin, YAŞ çalışmaları sebebiyle Genelkurmayda mesaiye kalan personel varken, burası darbecilerin merkezi denilerek aralarına provokatörlerin yerleştirildiği sivil halk karargâh içine gönderildi. Edirne’den gelen Muşlu Apo lakaplı istihbarat(!) bağlantılı şahıs ve benzeri kişiler kesici ve delici aletlerle karargâh içinde gezerken, fazla mesaide bulunan personel kışla emniyetini sağlamak dışında ne yapmalıydı?
Ayrıca Hulusi Akar’ın bu konuya özel önem verdiğini, bu durumu çok sıkı takip ettiğini, Özel Kalem Alb. Ramazan Gözel’in ifadesinden öğreniyoruz;
‘’Hulusi Akar Kışla Emniyetine ve Kışla Güvenliğine önem verdi. Askerin birinci görevi şudur diyordu Sayın Başkanım. ‘Kendisinin ve kışlanın emniyeti’dir. Olası bir olayda en büyük tehlikenin vatandaşın kışlaya girmesi deyip bu konuda eğitim yaptıran, 2013 yılında Diyarbakır’da bir birlikte yaşanan bayrak indirme olayından sonra, kışlasına izinsiz birisi girerse kışla komutanını en ağır şekilde cezalandıracağını söyleyen, bunun üzerinde hassasiyetle duran, Kara Kuvvetleri Komutanı'yken de bu konuda planlar hazırlatan birisidir. Yine Kuvvet’teyken başladı, Genelkurmay’da devam etti. 'Toplumsal bir olayda tanklar ve zırhlı araçlar nasıl kullanılır, şehirlerde nasıl kullanılır, bunların bir çalışmasını yapın' dedi.’’
15 Temmuz’dan önce Hulusi Akar tarafından kışla emniyetine öncelik verilmesi, “en büyük tehlike, vatandaşın kışlaya girmesi” denmek suretiyle bir fikri hazırlık yapılması neyin habercisiydi?
Yine Hulusi Akar tarafından tankların ve zırhlı araçların toplumsal olaylarda nasıl kullanılacağının araştırılması emri neyin hazırlığıydı? Böyle bir hazırlık ve teyakkuz ortamında, saldırı var diye Genelkurmaya gönderilen tankların niyetinin darbe olmadığı tezi güçlenmiş olmuyor mu?