15 Temmuz'da Muğlak Emirlerle İstismar Edilen Masum Askerler

15 Temmuz'da Muğlak Emirlerle İstismar Edilen Masum Askerler
19/04/2021

“Eğitim bitti, artık tatbikat var”

15 Temmuz’un bir kurgu olduğu artık yabancı istihbarat uzmanlarından, Amerikalı senatörlere kadar seslendiriliyor. Bu kurgunun en önemli aşaması, değişik tuzaklarla sahada silahlı asker görüntüsü verdirmek olmuş.

15 Temmuz öncesindeki onlarca terör saldırısı ihbarının yadırganmaması ve en yetkili ağızlardan duyulan ‘eğitim bitti, artık tatbikat var’ söylemi, ‘tatbikat yapılacak’ emirlerine şüpheyle yaklaşmamayı sağlamış. Bir de emir komuta ilişkisi düşünülünce bazı masum askerlerin bu tuzağın ortasında kalması kaçınılmaz olmuş. Son olarak da bu kurgunun parçası olanlar tarafından veya komutanlık sorumluluğunu üstlenme cesareti olmayanlar tarafından verilen muğlak emirler, ya da net verilmeyen emirler, sahadaki masum askerleri belirsizliğe ve çaresizliğe taşımış.

 

Ön Emirde Neler Bulunmalıydı? Bilinçli Muğlaklık !

Askerî okullarda öğretilen en temel karar alma süreci “Kıt’a Sevk ve İdare Usulü” yöntemidir. Bu yönteme (VÖTGKPHT) göre Komutan, bir harekât/faaliyet öncesinde aşağıdaki hususları sırasıyla düşünür ve planını hazırlayarak emirlerini verir.

Vazifenin Alınması, Ön Emrin verilmesi, Tasarı Planının Yapılması, Gerekli Faaliyetlerin Başlatılması, Keşif ve Koordinasyon, Planın Tamamlanması, Harekât Emrinin Verilmesi, Takip ve Kontrol.

Normal bir askerî planlama çerçevesinde de personele ön emirde asgari olarak “Kim - Ne Zaman - Nerede -  Ne yapacak” emirlerinin verilmesi gerekmektedir. [1] En azından ön emrin verilmesinde bu maddeleri ihtiva eden/açıklayan bir emrin olması elzemdir.

Ancak, 15 Temmuz’un kaotik ortamında, en fazla ihtiyaç duyulan bu tarz emirler yerine bilinçli bir tercihle “muğlaklık” tercih edilmiştir. Örneğin “belirsizlik en büyük güçtür” ifadesinin sahibi Hulusi Akar çevresindekileri oyalamak suretiyle netice almaya hizmet etmeyen tarzda emirler vererek silah arkadaşlarına en büyük tuzağı kurmuştur. 

15 Temmuz’da “kışlayı terk etmeyin emri verilebilirdi”

Yine Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Bostanoğlu bir otoparkta saklanarak ve cep telefonu iletişimini keserek astlarını bir bilinmezliğin ortasına atmış, emir vermekten imtina etmiştir. Bu husus bütün askerî uzmanlar tarafından bilinçli olarak ele alınmamış ve irdelenmemiştir. Hatırlanacağı üzere Zekai Aksakallı’nın belki hayatındaki sayılı doğru sözünden biri olan 15 Temmuz’da “kışlayı terk etmeyin emri verilebilirdi” çıkışı pasifize edilmesine sebep olmuştur.  

Yine aynı gece, hava sahası bütün uçuşlar için (Başbakan Binali Yıldırım TV’de açıklama yaptığı halde) kapatılırken, bir süre sonra Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi’nin (SKKHM) emriyle kargo uçakları için tekrar açılmıştır. Kargo uçaklarında kimin/neyin intikal edeceği, nakledileceği muğlak bırakılmıştır. Örneğin, ÖKK Zekai Aksakallı’nın emri olmadan hareket edemeyecek olan ÖKK.lığına ait kargo uçağı Diyarbakır’dan kalkabilmiş, Ankara’ya iniş yapabilmiştir.

Belki 15 Temmuz'da, Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı sıfatıyla imkanı varken net ve sonuç almaya matuf emir vermiş olsaydı, tek kişinin bile burnu kanamaz, askerle halk karşı karşıya gelmezdi. Bu bir ihtimal gibi görünse de, aslında Hulusi Akar’ın 15 Temmuz kurgusunun en büyük aktörlerinden biri olduğu ve bilinçli olarak bir belirsizlik istediği fikrini güçlendiriyor.


[1] KKT 31-1 (A) Komando Birlikleri Harekâtı, “Ön Emir Formatı”, sayfa 3-9